Bu Blogda Ara

26 Kasım 2012 Pazartesi

Çarşamba'yı Bekleme / 2012-2013 No:11



13. Hafta, Elazığ deplasmanında Melo’nun penaltı kurtartığı ilginç bir maçla başladı. Bu kurtarış Galatasaray’ın ligdeki kötü gidişini değiştirebilir mi? Bir motivasyon yaratır mı?
Galatasaray şu anda Türkiye’nin en iyi kadrosuna sahip. Bunu da her hafta ispat ediyor. Fatih Hoca’nın bir maça çıkardığı kadroyu oluştururken tek derdi altı yabancı... 2008’de Avrupa Şampiyonası’nda yarı finale giderken kurduğu defans şu anda Galatasaray’da. Sağ bek Sabri, sol bek Hakan Balta, stoperde Gökhan Zan. Avrupa’ya o muhteşem geri dönüşleri bu defansla seyrettirdi Fatih Terim. “Pes etmek yok, 2-0’dan alırız bu maçı” diye kenardan askerlerini yönetirken Sabri vardı, Hakan vardı, Gökhan vardı Türk Milli Takımı’nın defansında. Buna rağmen eldeki yabancılarla neler yaptığını Şampiyonlar Ligi maçında görüyoruz Fatih Terim’in. Yabancı sorunu olmadan, kafalar karışmadan nasıl maçlar çıkarıyor Fatih’in öğrencileri hep birlikte seyrettik işte. Dünya devi Manchester United’ı puansız İngiltere’ye geri postaladılar. Dünyaya futbolu öğreten adamları, futbolun “sir”lerini eli boş gönderdiler. Akıllıca oluşturulmuş bu kadronun başarısız olması için büyük hatalar yapılması lazım. O hatayı da Abdullah Avcı yaptırıyor  Fatih Terim’e. Ülkeye tek Avrupa kupasını getirmiş Cibuti’den Rio’ya Türkiye’yi dünyaya tanıtmış kulübün önünü kesiyor Abdullah Avcı. Türk Milli Takımı’nın demir defansını işe yaramazlar mangası yaptı Abdullah. Futbola küstürdü çocukları. Fenerbahçe’nin futbolcularına yer açmak için Galatasaray’ı doğradı. Ama Galatasaray bu formsuz yıldızların yerine yabancıları oynatmasına rağmen hala lider. İşte, Melo dediğin gibi... Kaleci oldu penaltı kurtardı. Bu kadar iyi bir kadrosu var Galatasaray’ın. Defans eski formuna kavuşsa, stoperlere ayırdığı kontenjanı orta sahanın göbeğinde kullansa ikinci bir Avrupa kupası hem de en büyüğü işten bile değil. Ama o yıldızları çürüten Fenerbahçe güdümlü Milli Takım hocası buna mani oluyor. Bundan bahseden bir gazete gördünüz mü? Bir spor programında bundan bahsedildiğini gördünüz mü? Fenerli medyada yazmaz bunlar. Defans Fenerbahçe’de artık. Milli Takım’ın defansı kaleci dahil Fenerbahçe’de. Şampiyonlar Ligi’ndeki elçimizin defansına bakın bir de. Ayıp... En hafif ifadeyle yazık...

Fenerbahçe kendi sahasında geriye düşmesine rağmen dört gol birden atarak çıkışını sürdürdü.
Sürdürdü ama nasıl? Dayak yedi Gençlerbirliği. Tartaklandı Gençlerbirliği oyuncuları. Reklam panolarına yapıştırıldılar, yerlerde süründürüldüler. Peki hakem ne yaptı? Fenerli medya tarafından hain ilan edilen Fırat Aydınus gibi olmamak için ne gerekiyorsa onu yaptı. Bütün bir hafta; “eğer kazayla Fenerbahçe aleyhine bir düdük çalarsam buradan sağ çıkamam” diye aklından geçirmesi sağlandı Yunus Yıldırım’ın. O da böyle düşünen bir hakemin yapması gerekenleri yaptı. Canını kurtarması gereken biri ne yapmalıysa onu yaptı. Gazetelerde, televizyonlarda dakika başı Aykut’un hem de nasıl Fırat’ın boğazına yapıştığını seyretti Yunus. Herşey güllük gülistanlık giderken, kendi lehine yapılan hatalar binlerceyken ses çıkarmayan Aykut’un nasıl bir kurt adama, vampire, Hulk’a dönüştüğünü gören Yunus, Gökhan’a kart gösterecek öyle mi?  Meslekdaşını, arkadaşını belki de öldürebilecek kadar gözü dönmüş Gökhan’a bir kart çıkması halinde önce Gökhan’ın sonra Aykut’un en sonunda da tribünlerin hem de nasıl üzerine çökeceğini biliyor Yunus. Çünkü tribünler buna hazırlandı. Fenerli medya tarafından. İlmek ilmek işlendi. Merkez Hakem Komitesi’nin çıkıp da bu güne kadar önce Fırat’a yapılan itibarsızlaştırma, sonra Yunus’a yapılan sindirme kampanyasına ses çıkarmamasını anlamak da hiç zor değil. Korkuyorlar çünkü. Fenerbahçe’den, Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçesi’nden korkuyorlar. Bundan sonra Kadıköy’de bütün hakemler Yunus gibi çıkacak. Bu yüzden Fenerbahçe’nin şampiyonluğıu şimdiden kutlu olsun.

Fenerbahçe’de haftalardır yükselen bir grafik var. Hem tek tek futbolcular anlamında hem de takım anlamında. Nitekim Aykut Kocaman ikinci yarı Sezer’i oyuna aldı ve düğümü çözdü. Futbolculardaki bu toparlanmayı nasıl değerlendirmek lazım?
Aykut’un bir basın toplantısı düzenleyip Fırat Aydınus’a teşekkür etmesi lazım. Caner’i attığı için kendisine minnettarım demesi lazım. Bu sayede elindeki kadronun nasıl daha iyi olduğunu gösterdiği için. Çünkü Aykut kötü hoca. Bir musibet olmadan gerçekleri göremiyor. Haftalardır çırpınan didinen Sezer yine ilk onbirde yok. Oynat beni artık hocam diye yalvaran Sezer oyuna girdiğinde neler yapabildiğini gösterdi. Attı, attırdı. İpten aldı Aykut’u. Hayatını kurdardı Aykut’un. Fenerbahçe’deki ömrünü uzattı. Hayat öpücüğü verdi Aykut’a. Kanını bağışladı adeta. Suni teneffüs yaptı, kalp masajı yaptı Aykut’a. Rayların üzerinde dona kalan Aykut’u trenin altından kurtardı Sezer. Elektirk akımına kapılan Aykut’u tahta sopayla yere devirdi Sezer. Hızır gibi yetişti Sezer.

18 Kasım 2012 Pazar

Çarşamba'yı Bekleme / 2012-2013 No:10


Galatasaray kendi sahasında Karabük’ten tam üç gol yiyerek zirvede ağır bir yara daha aldı.
Galatasaray’ın görevi zor. Omuzlarında tüm Türkiye’nin yükünü taşıyor. Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura çıkmak için, Türkiye’nin adını dünyaya bir kez daha duyurabilmek için bazı planlamalar yapmak zorunda Galatasaray. Ama bunun farkında olmayan bir federasyon var. Galatasaray’ın en iyi futbolcularını milli takımın bir hazırlık maçında yorarak, iki gün sonra hem de milli maçın oynandığı yorgun zeminde oynatarak kendi bacağına sıkıyor federasyon. Galatasaray’la aynı puanda olan iki takım daha var grubunda. Onları geçerek ikinci olması lazım bir üst tura çıkması için, ülke puanını artırması için. Ve bunun üstüne grup lideriyle, Manchester United ile hayati bir maça çıkacak Salı günü. Fatih’e zaman lazım. Milli görevden çıkmış futbolcularını hazırlamak için, tüm takımı bir araya getirip taktik idman yaptırması için zaman lazım Fatih’e. Ertelenemez miydi Karabük maçı? Senin şampiyonun Şampiyonlar Ligi’nde grubundaki en hayati maçına çıkacak. Bu mudur o maça hazırlanması için verdiğin zaman? Şimdiki iktidarın da ihmali var bu konuda. Çok zayıf kaldılar. Stad yapıp veriyorsun ama çatısı açık. Salı günü bir yağmur yağsa ıslak zeminde oynamaya hem de nasıl alışık İngilizler’in ekmeğine yağ sürülmüş olacak. Hem şampiyonun maçını erteleme, hem de üstü açık stada mahkum et. Başarı beklemeye hakkın mı var Galatasaray’dan?

Karabük kontrataklarla Galatasaray defansını zor durumlara soktu. Defansın arkasına sarkıtılan her top Karabük forvetini Muslera ile karşı karşıya bıraktı.
Muslera’nın dinlendirilmesi lazım. Lugano’nun vatandaşı bu Muslera. Geçmiş Galatasaray’ın kalesine arkasındakilere de geçit vermiyor. Milli takımın kalesinde olması gereken Ufuk Uruguaylı’nın yedeği düşünebiliyor musunuz? Toptan önce rakibine dalan, adeta sakatlamak için biçen, her pozisyonda hakeme itiraz eden, Türkiye’ye bütün çirkinlikleri öğreten adamın mili takımdan arkadaşı bu Muslera. Utanç vesilesi. Bir Galatasaraylı için utanç vesilesidir kalede Muslera’nın olması. Bu adamın arkasında yedek bekleyen dünyanın en iyi kalecileri Ufuk var Melih var. Rakiplerine gırtlak kesme işareti yapan Lugano’nun vatandaşı yüzünden Ufuk milli takımda Volkan’ın da arkasında sıra bekliyor.  

Son üç resmi maçından galibiyetle ayrılan Fenerbahçe Eskişehir deplasmanında berabere kalarak Galatasaray’ı yakalama şansını kullanamadı. Maça da Fırat Aydınus’un Caner’e gösterdiği kırmızı kart damgasını vurdu.
Ben böyle şey görmedim. Bu ortamda nasıl futbol oynanıyor hala ben anlamış değillim. Ne için bütün bunlar? Neyin mücadelesi bu? Maçı yöneten bir hakem bu kadar mı kötü olabilir?  Gönderemedi Aykut'u tribünlere Fırat. Atamadı sahadan dışarı. Bir hakem bu kadar mı yüreksiz olur? Ama karşında bir kabadayı varsa, o kabadayının arkasında bir Aziz Yıldırım varsa olur. Can bu. O zaman da bir mücadeleden, bir oyundan bahsedilemez. Nasıl bir kazanma hırsıdır bu? Bana bunu biri anlatsın. Bir teknik direktör sahanın içine girerek hakemi hırpalıyor. Hakemlerin bu kadar korktuğu bir ortamda nasıl top oynanır bana biri anlatsın. El kol hareketleriyle bağırarak çağırarak hakemi tüm Türkiye’nin önünde küçük düşürmenin hangi amaca hizmet ettiğini biri bana anlatsın. Dövmediği kaldı Aykut’un Fırat Aydınus’u. Türkiye’nin yetiştirdiği iki pırlantadan biri Fırat. Cüneyt’le birlikte Türkiye’nin Avrupa semalarında parlayan yıldızı. Bu mudur bir Türk futbol adamının bu başarıya teşekkürü? Bu mudur Fener’in hocasının UEFA’nın top class Türk hakemine reva gördüğü tepki? Bir şehir kırosu gibi daldı sahaya Aykut. Bir bitirim gibi, bir kabadayı gibi. Maç bitti, görevi de Aziz Yıldırım’dan hem de nasıl devraldığını ilan etti cümle aleme. Önce Ligtv mikrofonlarında, sonra basın toplatısında iki kuruşluk zevkimizi, futbol sevgimizi öldüren Aziz Yıldırım’ın yerine geçti, Fırat’ı aslanların önüne attı. Türk hakemini Fenerbahçe taraftarının kucağına attı Aykut. "Sevgili Fenerbahçeliler.. Hakemi yuhalayın, hakemi tartaklayın, Kadıköy’e gelen her hakemi etki altına alın, düdük çaldığına pişman edin" diye fetva verdi Aykut. Hakemlerin soyunma odasını basan, her maçına istediği hakemi atayan Aziz Yıldırım’dan bayrağı almış, başarıyla taşıyor artık. Bundan sonra hangi hakem Kadıköy’de adaletli bir şekilde düdük çalabilir? Hangi hakem kenarda her an sahaya dalmaya hazır bir hoca varken Fener aleyhine düdük çalabilir? Elit hakem statüsünde, Şampiyonlar Ligi’nde yıllar sonra maç yönetme başarısına sahip olmuş bir Türk evladının yakasına yapışıldığını gören hakemler nasıl yönetir Fener’in maçını? Sen önce futbolcuna hakim ol. Hakeme küfreden oyuncuna kız hakeme kızacağına. Hakem duymadığı bir ses için kart çıkarır mı? Böyle bir şey olabilir mi? Besbelli ki bir sinkaf var ortada. Zarfı açılmamış bir küfür var. Hakemin şahsına, kişiliğine yönelik bir hakaret var ki kırmızı kartına başvuruyor Fırat. Sen oyuncuna ceza vereceğin yerde hakarete uğramış hakeme saldıramazsın.

Türkiye Kupası kuraları da geçtiğimiz hafta içinde çekildi ve Fenerbahçe’y eyine Pendikspor çıktı. Pppphhhhkkkkkhhh….
Hih hih hih eih eih eih ieh ieh

Hihohoahahahaha.
İeh ieh ieh ieh eihhih heh heh.

Ya abi dur allaaşkına yaa. Gözümden yaş geldi...
Aaay. .. Ooooy…  Ay neyse… Ehe.. Bu sefer Volkan’ı Samandıra çıkışında dövdürür Aziz Yıldırım. Rüştü’yü nasıl dövdürdüyse. Nasıl; “gidin dövün şu Rüştü’yü bütün biletler benden” dediyse aynısını yapar Aziz Yıldırım. Hala tüylerim diken diken oluyor Rüştü’nün o hali gözümün önüne gelince. Milli takımın kalecisinin nasıl acımasızca dövdürüldüğünü hatırladıkça ağlamamak için zor tutuyorum kendimi. Bunun bir oyun, bir temaşa olduğunu bilmeyen, kazanmak için her yolu deneyen, gözünü kan bürümüş, dayak atma karşılığı tribünlere holiganizmi öğretmiş adamdır Aziz Yıldırım. Bu kuradan sonra Fener’in topçusu olmayı istemezdim. Bir tarafta Aziz Yıldırım ki tarif etmeye gerek yok, bir tarafta bitirim Aykut. Sıkıysa kaybet bakalım Pendik’e.

14 Kasım 2012 Çarşamba

Çarşamba'yı Bekleme / 2012-2013 No:9


Oyunu tamamen kontrol altına almasına rağmen Galatasaray 3 puana ulaşamadı. Mersin İdmanyurdu Galatasaray’ı çözmüş diyebilir miyiz?
Avrupa fatihi gibi oynadı Galatasaray. Cluj deplasmanı gibi zor bir oyundan sonra Mersin’e gittiler. Hafta içi Türkiye’ye puanlar kazandırmak için 90 dakika üst düzey bir ligde üst düzey bir mücadele gösterdiler ama sonra tam da beklediğim gibi bir Mersin buldular karşılarında. Yenilmemek için var gücüyle defans yapan, sahada akın akın gelen Galatasaray’a karşı kendilerini siper eden bir takım buldular. Galatasaray elinden geleni yaptı Mersin karşısında. Ama yenilmeyeceksin de olacak diye Nurullah’a sormak isterim. “Ey Nurullah Efendi. Fenerbahçe’ye karşı da neden böyle oynamadın?” diye soran da yok basın toplantısında. Üstelik Galatasaray golü bulmasına rağmen beraberlik golünü bile attılar. Fenerbahçe’ye atmışlar mıydı? Yorum yok.

Galatasaray’da bir yorgunluk var mıydı? Fatih Terim neden diğer oyuncuları değerlendirmedi sizce?
Geçen lig maçından sonra yazmıştım burda. Maç oynanırken; “ne yapıyor Fatih Hoca yahu?” diye benim evde kıyamet koptu. Umut çıkarken gözlerimize inanamadık. Bizim tayfadan bayağı küfür edenler bile oldu Fatih’e. Ben de ettim... Hayır yani Umut’u niye çıkarıyosun, yakalamışsın, farka git, yasla işte. Ama sen  Çarşamba günleri için geliyosun malum. Sen gelip de bana bu soruları sorana dek yani Salı akşamına dek, Kontv’den Al Jazeera’ye seyretmediğim televizyon, ESPN başlıklarından Hindistan kriket ligi yorumlarına kadar girmediğim site, Ümraniye Ekspres’ten  The Wall Street Journal’e kadar okumadığım gazete kalmıyor. Böyle olunca illa ki birileri aklına Fatih’in Cluj maçını düşünerek Umut’u çıkardığını düşürüveriyoor. Yazma lan bunları bu arada… “Evdekiler gitti salim kafayla düşündüm, Fatih’e hak verdim” filan yapıyorum, yediriyorum bi şekilde. Ya da süperegodan dolayı yedirdiğimi zannediyorum da arkamdan hem de nasıl testis geçiyolar farkında değilim. İyice coştum galiba bilemiyorum. Ne diyodum lan? Hakem diyodum muhtemelen. Yok efendim Amrabat Culio’ya faul yapmışmış. Fener’in maçından kelime eden yok ama. Neler oldu Fener’in maçında neler... Kimbilir neler olmuştur… Bir iki bahseden olaydı ucundan… Fenerli medya yazmaz ki zaten olsa bile. Hepsi korkuyo Aziz Yıldırım’dan.

Fenerbahçe, cezasını çektikten sonra kendi evinde ilk lig maçında ligin iyi ekiplerinden Orduspor karşısında galip gelmesini bildi. Bu maç için yorumlarınız nedir?
İyi ekiplerinden mi? Orduspor tam bir fiyasko. Tarihin en palavra takımlarından. Süper Lig’de ne işleri var anlamak mümkün değil. Ona rağmen birazcık gayret gösterseler Fener’in paçavra defansını delik deşik edecekler. Fener’in sözüm ona Avrupa’da; bir Sherbycastle Pazar Ligi’nden daha kepaze bir grupta 10 puanla lider olması gözünü korkuttu Ordu’nun. Ya da para aldılar. Bu kadar alenen saçma sapan, bu kadar kötü oynanmaz. Besbelli Aziz Yıldırım vermiş parayı Ordu’ya. Satın almış tüm futbolcularını. Belki de tehdit etmiş, şantaj yapmıştır Aziz Yıldırım. Kesin... İzahı yok çünkü. Galatasaray’a karşı vahşi arslanlar gibi oynayan Ordu gitmiş, bir hamster gelmiş Fener’in karşısına. Bir asker kaçağının aslanı fareye çevirmesi gayet doğal. Bir nesil teröre kurban verilirken “benim ayağım kısa” diyerek sahte rapor alıp Nato’ya silah satan, yan gelip yatan birinden bahsediyoruz. Hasan Kabzecik ne yapsın? Şikeden hüküm giymiş çete reisi bir asker kaçağı seyrediyor seni kenarda. Sıkıysa oyna bakalım Kadıköy’de. Arkasında da 45.000 fedai. Zavallı Ordu kadınlara karşı da oynamadı ki? O kadar takım geldi Kadıköy’e kızlar korosu önünde oynadı. Ne günahı vardı Ordu’nun? Bana bunu biri anlatsın. Bir gelsin bana bunun hesabını versin. Böyle saçma şey olur mu? Böyle bir çirkinlik olur mu? Adil bir ligde bütün takımların Kadıköy’de kadınların önünde oynaması lazım. Ha cezası bitmiş, olabilir. Parasını versin öyle girsin kadınlar çocuklar. Maddi açıdan bir kaybı olmaz böylece Fener’in. Ama bundan sonraki her takım için Kadıköy’de normal taraftara karşı oynanmasını kimse anlatamaz bana.     

6 Kasım 2012 Salı

Çarşamba'yı Bekleme / 2012-2013 No:8


10. haftayı geride bıraktık. Galatasaray galibiyetsiz geçen maçların ardından Melo’nun oynamadığı iki haftada üst üste kazanmasını bildi.
Melo sorunlu futbolcu. Fakat profesyoneller tarafından yönetiliyor. Hocası, yöneticileri Melo’dan azami verimi almak için neler yapılması gerektiğini biliyor. İyi bir Melo’nun takıma neler kazandıracağını en iyi bilenlerden biri Fatih Terim. Aldı Melo’dan formayı, verdi Yekta’ya. Melo gibi bir efsanenin yerinde oynatılan Yekta’nın kendisine verilen bu şansı hem de nasıl kullanacağını da çok iyi biliyor Fatih.  Formayı bir daha vermemek için nasıl savaştığını hep beraber izliyoruz Yekta’nın. İşte yöneticilik bu. Takım arkadaşı Riera’yla idman sonrası kapalı kapılar ardında  tartışan Melo şimdiki Melo değil artık. Takımın iyiliği için, şampiyonluk yolunda hata yapmamak için bir kaptan gibi arkadaşlarına karşı tatlı-sert uyarılarda bulunacak kadar hırslı Melo bu sezon hiç yoktu ortalıkta. O zamanki hırçınlığı da bu sene yok üzerinde. Ama artık biliyoruz ki Melo için şapkayı önüne alıp düşünme zamanı. Kazanan Galatasaray.

Fenerbahçe’de işler iyi gitmiyor. Akhisar karşısında alınan üç puana rağmen oynanan futbol hiç beğenilmedi.
Fenerbahçe kötü takım. Şu takımdan kimi Galatasaray’da görmek istersin? Şu Fener kadrosundan alıp da Galatasaray’da ilk onbirde kimi oynatırsın? Fener sıradan bir takım. Aykut da kötü hoca. Takım ve hoca bu kadar kötü olunca sonuç da bu oluyor. Baktığın zaman kağıt üzerinde ismi olan futbolcular. Ama Kasımpaşa, Ordu ve Antalya kadar takım da değiller. Zaten bu saydıklarım da puan cetvelinde Fener’in üstünde. Kasımpaşa ile Antalya yendi zaten Fener’i. Bakalım Ordu ne yapacak. Avrupa’nın en palavra takımlarıyla UEFA Ligi’ndeki grupta lider olmak kolay. Ama Avrupa’nın altıncı büyük spor ekonomisine sahip, kendini ispat etmiş Türkiye liginde esamesi okunmuyor Fener’in. Tanzanyalı birine Türkiye ligi puan cetvelini göstersen o da anlar Fener’in hem de nasıl fiyasko bir takım olduğunu. Ama Kiribati’den Sao Tome and Principe’ye kadar kime versen o puan cetvelini, liderin Galatasaray olmasını doğal karşılar, yadırgamaz. Emre gibi bir dinamoyu, Alex gibi bir virtüözü elinde tutamadı Aykut. İşte Fatih Terim ile Aykut arasındaki fark. İyi hoca ile kötü hoca arasındaki fark bu işte. Milli takımın kaptanı, milli forma ile harikalar yaratan Emre kötü, gitsin. Brezilya hava sahasına girdiğinde F-16’larla karşılanmadığı kalan Avrupa’da top oynayan en iyi Brezilyalı Alex de Souza takımı bozuyor, gitsin. Basit oynamıyor Özer, gitsin. Çok sakatlanıyor Uğur Boral, gitsin. Forvette çok ağır kalıyor Nobre, gitsin. Olcan gitsin. Böyle hocalık olur mu? Böyle yöneticilik olur mu? Aziz Yıldırım Fatih Terim’i kıskanıyor. O da Fener’in başında Fener’den yetişmiş bir sembol isim istiyor.  Yıllardır en büyük rüyası bu Aziz Yıldırım’ın. Bu sebeple Aykut ne dese tamam diyor. Aykut demek ben demek diyor Aziz Yıldırım. Bütün yıldızlar tek tek, hem de küskün olarak ayrılıyor Fener’den. Ama Aykut bir Fatih Terim değil. Fatih Terim dönemin başkanı sevgili Faruk’a direnerek Fatih Terim oldu.  Hayır öyle olmaz diyerek kendi karakterini ortaya koyarak Fatih Terim oldu. Aykut karakter olarak da kötü bir insan. Kötü hoca olduğunu zaten söyledim. Bir takımda Meireles oynamaz mı? Topal oynamaz mı? Yobo’yu alana kadar neler çekti Aykut. Yobo oynamaz mı? Bu isimleri de küstürecek Aykut.

Abi sakat bu adaml…
Eeee… Zihniyet sakat. Aziz Yıldırım’ın zihniyeti belli. Eleştiriye tahammülü olmayan, ben tekim diyen biri Aziz Yıldırım. En-el Hak diyor Aziz Yıldırım. Hallac-ı Mansur’um ben diyor. Kimseyi dinlemiyor, bildiğini okuyor. Olan Türk futboluna oluyor. Aziz Yıldırım elini Türk sporundan çekmedikçe ülke olarak ilerlememiz mümkün değil. Hak ve hürriyetin önündeki tek engel Aziz Yıldrım. Hakemlerin korkulu rüyası. Kuyt yaka paça indirdi Akhisarlı’yı ceza sahası içinde. Hakem çalabildi mi? Çalamaz. Hakemler korkuyor Aziz Yıldırım’dan. Haftalardır söylüyorum. Şampiyon şimdiden belli. Hayırlı olsun Fenerbahçe’ye…