Bu Blogda Ara

25 Nisan 2011 Pazartesi

Salı'yı Bekleme - 7

Spor Toto Süpe....

Geçmiş olsun. Haftalardır söylüyorum, şampiyon Fener.. Hakemler ince ince doğradı Trabzon’u. Koskoca şehir, anneler babalar, kızlar erkekler, gençler çocuklar kan ağlıyor Trabzon’da şu an. Bu reva-yı Hak mıdır? Pırıl pırıl bir şehir.. Gözlerde futbol okunuyor, heryerde futbol konuşuluyor, futbol aşkı yaşanıyor Karadeniz’in incisinde. Ama Aziz Yıldırım aldı eline tırpanı biçti tüm umutları. Kıydı bütün hayallere. Başbakan’a kadar çıktı Aziz Yıldırım. Bizi şampiyon yapın diye alenen istekte bulunmak için Başbakan’a kadar çıktı. Hiçbirşeyden haberi olmayan garibim Sadri Şener de sessiz sedasız işini yapıyor. O Hulusi Kentmen sevimliliğindeki dürüst, yiğit, saf, içinde kötülük, art niyet olmayan temiz Anadolu beyefendisi maalesef başa çıkamadı Aziz Yıldırım’la.

Fenerbahçe’nin geçen hafta ilk yirmi dakika içerisinde tam iki tane penaltısı verilmedi. Geçen hafta tüm kamuoyu bu konuda hemfikirken bu hafta verilen penaltı için herkesin değişik fikirleri var. Genel kanı verilmeseydi de tartışılacağı yönünde.

Efendim geçiniz. Ben böyle penaltı görmedim. Ne olmuş top geçmesin diye tüm vücudunu topa siper etmiş zavallının eline top azıcık dokunuvermişse? Şikayet etti Aziz Yıldırım. Herkes biliyor bütün hakemleri şikayet ettiğini Başbakana. Kaptanını da yanına aldı, “bize penaltı vermiyorlar, şampiyon olmamız için penaltı almamız lazım” diye haykırdı tüm medyanın önünde. Bundan bahseden kimse var mı? Bunu iki satır yazan var mı? Yok? Ben nerden biliyorum? Götümdeki kıllar tınnn ediyor da oradan biliyorum. Herkes biliyor benim ne mal olduğumu. Aziz böyle söylememiş olsa bile hakemler artık doğru düdük çalabilir mi Fener maçlarında? Başbakanın takımına bişey olmasın diye hakem rahat düdük çalabilir mi artık o maçlarda? Aziz Yıldırım bu işleri öğrendi. Zamanlamaya bakarmısınız? Çalan penaltı düdüğüne bakar mısınız? Yazık oldu Trabzonspor’a yazık oldu Sadri’ye.

Haftalar önce şampiyonluk yarışından kopan Beşiktaş ve Galatasaray bu hafta oynadıkları maçlarda berabere kaldılar. Önümüzdeki hafta bu iki takım birbiriyle oynayacak. Nasıl bir maç olur sizce?

Arda ile Quaresma’nın performansları maçın sonucunu etkiler. Ama moralli bir Arda daha ağır basar. Arda’nın moralini koruması lazım. Kendisini yıkma kampanyasına aldırmaması lazım. Arda’nın kampta çekilen görüntülerini Aziz Yıldırım servis etti medyaya. Medya Arda gitsin diye elinden geleni yapıyor. “Bakın nasıl da küfürbaz Arda” diye beyinlere işleniyor. Halbuki Türkiye'de küfür etmeyen mi var? Sinkaflı konuşmayan mı var? Maç günleri bizim evde ana-bacılar havada uçuşur. Geçen gün Bertuğ; “babanın bağındaki üzümün salkımını s..iyim” dedi katıla katıla güldük kerataya.. Çükkiye’den arkadaşım. “Biz senle Mülkiye’den arkadaş değiliz bari Çükkiye’den arkadaş olalım” dedi, o gün bugündür çükkiye aşağı çükkiye yukarı..Öyle kaldı.. Nasıl dünya tatlısı bi fırlamadır anlatamam.

10 Nisan 2011 Pazar

Salı'yı Bekleme - 6

Fenerbahçe’nin gözden çıkardığı futbolcular bu hafta şampiyonluk yolunda Fenerbahçe’ye çelme taktı. Geçen sene son maçta, şampiyonluk maçında gol atan Burak dün de seyircisiz maçta Galatasaray’a takımına üç puanı getiren golü attı. Kazım ise kırmızı kart görerek Galatasaray’ı on kişi bıraktı.

Efendim Galatasaray, Fener’in kullanılıp buruşturulup kaldırıma fırlatılmış mendil muamelesi yaptığı Kazım’a kucak açtı. Fener’in, yerken dibinden salçalar, yağlar akıtıp kravatı lekeleyen dürüm kağıdına davrandığı gibi küfredip çöpe attığı Kazım’ı evladı yaptı Adnan. O Kazım, Galatasaray formasıyla Fener’e gol atan Kazım, dün rakibine, meslekdaşına düşmana girer gibi dalıyor, sevimsiz bir haşeratı ezer gibi eziyor. Ben utandım. Bırak bir sporseveri insan olarak utandım. Fifa bunu diyor, bağıra bağıra diyor: “Ey hakem! Bir futbolcu rakibinin bileğine, ayağını bir yere kaçırma durumu yokken, yeni doğmuş bir bebek gibi savunmasızken yan gözle bile baksa daki kırmızı kartı göstereceksin.” Kazım bunu bilmiyor. Kazım futbola, takımına ihanet ediyor. Adnan gitti aldı bunu Fener Can Bartu Tesisleri arka kapısındaki çöp konteynerinden. Alp’e dedim. Alp benim çok yakın arkadaşım. “Bu Adnan iyi çocuk” dedim. Alp şimdi kendini gustosundaki güzelliklere verdi. Film seyrediyor, balık tutuyor, saç uzatıyor, bıyık biriktiriyor, miçoluk yapıyor. “Al bu Adnan’ı bu iyi Galatasaraylı” dedim, yönetime aldı. Sami de zevk sahibiydi. Ali Sami.. İki muhabbetim olsa Ali Sami’den de adıyla bahsederdim. Yaşasaydı muccuk yapardım hatta klok yapardım apışına doğru.

Eskişehir kendi evinde uzun bir aradan sonra Fenerbahçe’ye karşı kaybetti. Bülent Uygun’un oynattığı futbolu nasıl buldunuz diye şahane bir çanak soru sormak isterim coşun diye.

Şimdi ben buradan ve ekranlardan Fener’in rakiplerine taktik vermekten yoruldum. Herkes biliyor. Konuşmayı öğrenmemiş Aztek Pigmesi bile biliyor ki Fener’in defansı zayıf... Üstüne gidersen golü bulursun.. Nitekim buldu da Batuhan golü.. Eeeee.. Evet buldu.. Di mi?.. Şimdi şöyle o zaman.. Bülent korkak. Gitmedi Fenerbahçe’nin üstüne. Kendi sahasında kabul etti. Bir de kafası var Batuhan’ın Lugano’dan sekip direkten dönen. Ah be o bir gol olsaydı var ya... Bu da olmadı.. Geçiniz... Fiyasko... Yüz karası... Herkes biliyor... Kim ne derse desin... Hah.. Hakem hakem... Cüneyt... Cüneyt Çakır... Lugano’nun sekiz, Emre’nin on iki, Alex’in beş pozisyonda sarı kart görmesi lazımdı. Gökhan’ı atmaması ise tam bir yüz karası. Hakemliğin yüz karası. İlk kartı gördükten sonra Fenerli futbolculara bir dokunulmazlık zırhı giydiriyor hakemler. İlk sarı kart bir ödül adeta. Gökhan’ın yaptığı hareket dünyanın her yerinde sarı kart. Rio’dan Tayland’a kadar her yerde sarı kart. Eskiden bu Rio’dan Tayland’a kadar diye Uefa kupasından bahsederdim ballandıra ballandıra da o da kalmadı. Zaten ben istifa etmiştim Galatasaraylılıktan. Ama biraz silkinse şu Galatasaray yaparım şovumu gene. Geçen sene Uefa’yı kim aldı hatırlamıyorum ama tüm dünya biliyor ki 2000’de Galatasaray aldı. Seneye de Fener şampiyon. Aziz Yıldırım aldı avcuna birilerini.

Arda’ya Atletico Madrid’den teklif geldiğine dair söylentiler iyice su yüzüne çıktı. Hatta Atletico Madrid başkanının Arda için İstanbul’a geldiği söyleniyor. Arda gitmeli mi?

Arda dünyanın en iyi futbolcusu... (3 dakika sessizlik.. Abi?) Messi ile Ronaldo’yu toplasan Arda’nın yarısı etmez. Bellki %75.. Arda’ya bu iki futbolcunun da oynadığı ligden bir teklif gelmesi Arda için büyük fırsat. "Messi de kimmiş, Ronaldo da kimmiş?" diye tüm dünyaya kendini göstermesi için büyük fırsat. Messi Barcelona takımının işleyen bir parçası o kadar. Ronaldo da öyle. Morinho’nun dediğinden dışarı çıkmıyor. Arda yaratıcı. Top ayağına gelmeden 3 saniye önce topu nereye göndereceğini biliyor. Sırtı dönük top alıyor, adam eksiltiyor, alan daraltıyor, baskı yapıyor, kot taşlıyor, perde takıyor... Arda futbolun sihirbazı... Gerekirse topu saklıyor, ikiye bölüyor, kaybediyor, ağlardan çıkarıyor, gol... Ben Arda’nın yerinde olsam tüm dünyaya en büyük benim diye avazım çıktığı kadar haykırmak, bağırmak, nara atmak için giderim. Gerçi burda da şekli güzel keratanın. Zarif kız arkadaşıyla göz kamaştıran bir ilişkisi var. Romantik de. Sinema kapatıyor, minibüs kiralıyor, evde sevgilisiyle, arkadaşlarıyla vakit geçiriyor, tabu oynuyor, wii’de tenis oynuyor, barbie bebek giydiriyor. Genç herşeyden önce. Delikanlı. Sporcu. O yaşımdayken o şöhret ve para bende olacaktı ki... Uzatmaları oynuyoruz artık. Sweet heart diyorum, "lila shetland pek yakışmış amca" diyorlar. Daha etkili Spanish fly istiyorum seçim kabinesinden..

Kazım’ın Galatasaray’da ligde attığı gol kadar Semih’in g.tüyle attığı gol var.

Ünal Aysal’ı işaret ettiğinden beri İnan Kıraç’ın hafta sonu giydiği kıyafetlerden bile giymiyorum artık. Kruvazesiz görmedim zaten kendisini. “İnan” dedim bigün. İnanmadı...