Galatasaray muhteşem bir futbolla deplasmanda Shalke’yi eledikten sonra
yine muazzam bir oyun sonrasında hem de deplasmanda ligimizin en iyi
takımlarından Kayserispor’u yenmeyi başardı. Kurada da Real Madrid çıktı. Bu
şahane performanstan sonra Galatasaray için Real Madrid’i geçti diyebilir
miyiz?
Galatasaray bu ülkede Avrupa Fatihi diye
anılıyor. Neuchatelleri, Monacoları, Arsenalleri dize getirip kupalar kaldırmış
bir takım. Türkiye’nin ışıldayan yüzü… Tüm dünyanın hayallerini süsleyen
yıldızları ustalıkla ve kolaylıkla kadrosuna katabiliyor bu sayede. Ve o
yıldızlar kırk yıllık Galatasaraylı gibi oynuyor Fatih Terim’in takımında. Her
hafta mucizeler yaratarak rakiplerini dize getiriyor Galatasaray. Saygı
duyulması gereken bir takım yarattı Ünal Aysal Fatih Terim’le el ele vererek. Tüm
Türkiye, Fenerli'sinden Çatladıkapılı'sına kadar çılgınlar gibi alkışlamalı
Galatasaray’ı. Futbol Federasyonu her türlü imkanı sağlamalı Galatasaray’a.
Şampiyonlar Ligi’nde oynarken aklında başka şeyler olmamalı Galatasaray’ın.
Fatih Terim nasıl takım kuracağım diye düşünmemeli. Bütün futbolcular hazır
olmalı. TFF’nin Galatasaray’a transfer için izin vermesi gerekirdi eğer
UEFA’nın kendisine ismi bildirilmeyen futbolcuları oynatmama kuralı olmasa. Stoperi sakatlandığında ne yapacak Galatasaray? Ülke menfaati söz konusu... Milli
mesele… Ujfalusi sakat, Semih sarsıntı geçirmiş. Ne yapacak Fatih Terim? Kimi
koyacak stopere? Gökhan Zan’ı elbette... Federasyon burada devrede olmalı.
Galatasaray’ın ligdeki mücadelesinde yardımcı olmalı, çünkü Avrupa’nın hatta
dünyanın en değerli turnuvasında hem de ilk sekizde seni temsil ediyor
Galatasaray. Bir hafta önce istemeden yapmış olduğu bir hareket var Gökhan
Zan’ın. Daha önceki haftalarda da çok temiz oynamış Gökhan. Bir sarı kartı bile
yok. Futbolcu bir anlık öfkesine yenildi diye takımı stopersiz bırakmanın
anlamı yoktu, tahkim de bunu dikkate aldı. Aynı zamanda çok şık bir jest yapmış
oldu federasyon Avrupa Fatihi’ne.
Fenerbahçe de zor da olsa kazandı.
Hakem olmasa o da olmazdı. İki tane yüzde yüz
kornerini yedi hakem Antalya’nın. Antalya’nın köşe vuruşlarında hem de nasıl
etkili olduğunu herkes biliyor. Hakem de buna mani olmak için elinden geleni
yaptı. Hele Emre’nin sakatlanarak oyundan çıkması yüz karasıdır için hakem
için. Sakatlanana kadar üç tane sarı kartlık hareketi vardır Emre’nin. Egemen’in
yirmi üç tane. Egemen’in her kafa topuna çıkışı sarı kartlık. Bir tane kart
çıkartan yürekli hakem görmedim Fener'e. Ama Gökhan Zan’ın rakip arkadaşına yaptığı
latife kırmızı kart… Maçta, maç içinde Sow hakemle dalga geçiyor, onurunu ayaklar altına
alıyor hakemin, yine ihraç yok. Sow hakemin gözünün içine baka baka; “ben bu
taç atışının zamanında yapılmaması için elimden geleni yapıcam, bu maçı sabote
edicem” diyor, cezası sarı kart. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle hakem
olabilir mi? Bir tarafta hakemler tarafından sistematik olarak ince ince
doğranan Galatasaray, diğer tarafta hakemler sayesinde yarıştan kopartılmayan
Fener. Bunda yayıncı kuruluşun da payı büyük. Heyecan son haftaya kadar sürsün,
reytingler son haftaya kadar tepelerde kalsın diye yapmadığını bırakmıyor Ligtv. Kuyt’ın
yediği sözde dirsekten sonra yere kendini nasıl attığını, dakikalarca yerde
numaradan kıvrandığını ikinci kez gösterdi mi Ligtv? Tekrar görüntülerinde gördük mü bu
tiyatroyu? Böyle paçavra bir Antalya karşısında hakemler sayesinde
kazanabiliyor Fener anca. Üstüne gitmeyi aklına bile getirmedi Mehmet Fener’in.
Korktu Fener’den Mehmet... Rakibi sadece Fener olsa korkmayacak belki ama bu
organizasyonla kim başa çıkabilir? Son haftaya kadar heyecan sürsün diye Ligtv,
TFF, PFDK, SSK, BBDK, İSKİ, TUBITAK, TCDD, hepsi birlik olmuş Feneri potada tutmaya
çalışıyor. Türk futbol tarihinin en kolay Avrupa macerasını yaşıyor olmasını da
harika kullanıyor Fenerli medya. Bu palavra rakipleri büyüterek Fenerin çok
büyük işler yaptığını söylüyor benim zavallı medyam. Adını ilk kez duyduğumuz çöplük takımlara karşı oynanan korkak futbolu bir zafer olarak duyuruyor Rıdvan Ntv’de.
Bu kötü UEFA liginde, bu kadar çocuk oyuncağı kuralarla buralara gelmek yüzyılın
Avrupa başarısı olarak gösteriliyor Rıdvan’ın elindeki Fenerli medya
tarafından... Ayıp... Top oynadığı yıllardaki takım arkadaşını yüceltiyor Rıdvan. Fenerli
medya da bu üstü kapalı emirlere uyuyor. Ferit Şahenk de bu tiyatronun
sponsoru. Adı Fener başkanlığı için geçen Ferit, Ntv’nin tüm imkanlarını seriyor
Fener’in ayaklarına. Fener’in lehine kolaylıkla verilen penaltılardan bahsettiğini
gördünüz mü Rıdvan’ın? Rıdvan’ın baronluğu altındaki Türk medyasının?
İki sene önce şampiyonluğu elinden alınan Trabzon şimdi küme düşmeye
oynuyor.
Yazık değil mi? Bütün bir şehrin bu emeklerine
yazık değil mi? O dönemde ter akıtan gencecik futbolculara yazık değil mi? Hakkının
yendiğini içine sindiremeyen futbolcular tek tek terk ettiler Trabzon’u. “Ben şampiyon
olmuşum. Tarihe 2010-2011 şampiyonu Trabzonspor yazdıramayan, benim hakkımı
yediren yönetimi, şehri, takımı ne yapayım?” diye birer birer lanet ederek
kaçtı Trabzonlu futbolcular çeşitli takımlara. Tutamadı Trabzon elindeki bu
değerli futbolcuları. “Fener’e karşı Trabzon formasıyla kafa tutmamız imkansız,
hiç olmazsa başka takımlarda yeneriz bu lobiyi” diye dağıldılar yurdun dört bir
yanına. Fener lobisiyle başa çıkamamanın faturasını küme düşme mücadelesi
yaparak ödüyor şimdi Sadri. Şenol Güneş işçiydi, bıraktı gitti. Ama sadri
gidemiyor. Şikeciler zevk sefa içinde, Sadri’nin boynu bükük…