Mill Takım üstüste iki maçını da
kaybederek Brezilya yolculuğunu mucizelere bıraktı. Sizce Milli Takım’da sorun
nerede?
Hiç
şaşırmadım. Daha Şükrü Saraçoğlu Stadı’ndaki Romanya maçının seromonisinde
anladım bu iki maçı da kaybedeceğimizi. Futbolcular daha sahaya çıkıyorken
belliydi bizim Brezilya maceramızın bu hafta biteceği. Milli takım sahaya
çıkıyor, Kadıköy’de kaptan Emre. O Sarıgül’ün Türk futboluna muhteşem armağanı TT
Arena’da tribünlere yapmadığı terbiyesizliği bırakmayan, Türkiye gibi hem de
nasıl misafirperver bir ülkede meslekdaşına kahrolası zenci diyecek kadar kafatasçılaşan
Emre Milli kaptan. Ve bu sonuca şaşırıyoruz öyle mi? Sonra bakıyoruz takımın geri kalanına. Benim mi gözlerim
yanılıyor diyorum, Abdullah Avcı bu maça Fenerbahçe’den kimseyi almadı mı
diyorum ki, Fenerliler gelmeye başlıyor. Volkan, Topuz, Gökhan, Hasan Ali… Arka
arkaya. En son onlar giriyor Saraçoğlu’nun zeminine. Fenerbahçe formasıyla
çıktıkları kendi evlerine bu sefer milli forma ile kainatın hakimi gibi,
assolist gibi çıkıyorlar. Seromoni için sıra olunduğunda ise ayrılmaz dörtlü en
kenarda yine yanyana. Ben bu yaşıma geldim, ay yıldızlı forma altında böyle bir
birlikteliğe ilk kez şahit oldum. Bunun adı resmen grupçuluk. Bunun adı kendini
soyutlama. Bunun adı takımın geri kalanını umursamama. Bunun adı aslında mesaj…
Aziz Yıldırım’ın Türk Milli futbol takımını kullanarak adamları aracılığı ile
verdiği bir mesaj bu. Siz Alex’i yolcu etmeye havaalanlarına koşarsınız ama biz
burdayız mesajı veriyor Aziz Yıldırım kendi taraftarına. Üstü kapalı bir mesaj bu. Fenerbahçe zaten Alexçiler ve diğerleri olarak
takım içinde bölünmüşler. Bunu herkes biliyor. Alexçi Fenerliler Abdullah Avcı tarafından bir güzel kulübeye
çekilmiş. Caner, Mert, Bekir, Egemen... Avcı kulübeye çekti
Alexçileri. Herkes biliyo bunu. Ama Semih kadro dışı. En Alexçi o çünkü. Peki nerde o Semih o gün?
Havaalanında tabi ki... Kendi stadında milli maç seyredeceğine, arkadaşlarına 2008
cengaverlerinden biri olarak destekleyeceği, moral vereceği yerde Semih, Sabiha
Gökçen’de Alex'in oğluyla kukalı saklambaç oynuyor. Hırvatistan kahramanı Semih bu. Çocuklarına isim
koymayı bekleyen taze babaların, o son dakikada attığı gol ile birlikte ezanla okuyup evlatlarının kulaklarına fısıldadığı isim Semih. İlk kez milli
heyecan yaşamaya başlamış genç futbolcuların gözünde hem de nasıl bir kahraman düşünebiliyor
musunuz? Onların yanında, kadroya giremeyen gençlerle birlikte tribünde otursa,
ellerini ağzının yanına götürüp “haydi” diye bağırsa bile sahada nelerin
değişebileceğini en iyi bilenlerden Semih. Ama bunları yapacağına Alex’in
yanında alıyor soluğu Semih. Canı cehenneme milli formanın diyor. Aziz Yıldırım’ın
yaptıklarına bakar mısınız? Bütün bunları milli maça taşımanın manasını biri
bana açıklasın şimdi. Bu mu Milli Takım? Türk Milli Futbol Takımı bu mu?
Abdullah Avcı
yaptığı - yapmadığı oyuncu değişiklikleri ve saha yayılışı ile ilgili çok
eleştirildi. Sizce Abdullah Avcı ile yola devam edilmeli mi?
Sorun sadece Abdullah
Avcı’da olsa keşke. Milli takımı umursayan yok ki.
Milli takım ikinci takım. Kendi takımı kazansın, şampiyon olsun ondan sonra ne
olursa olsun taraftara göre. Abdullah Avcı sanki son iki maçı kaybetmemiş gibi neredeyse
kahkalar atarak röportaj veriyor. Benim vergilerimle hayatını kazanan Avcı
benim gözümün içine baka baka pişkin pişkin gülüyor. Gülüyor çünkü bir baskı
yok ki üzerinde... O kadar rahat ki... Neden rahat olmasın? Kendi sahasında, evinde,
vatanının topraklarında, Türkiye’de bir maça çıkıyor takımı. Kırmızı-beyaz, ay-yıldızlı bayrağı taşıyan formanın başında ülkesine gurur kazandırmak için
saha kenarından yönetiyor takımını. Destek bekliyor tribünlerden de. Sahaya
sürdüğü onbir yüreklensin, arkasında ne gibi bir güç olduğunun farkına varsın
istiyor Abdullah… Metin Oktay’ın, Turgay Şeren’in, İsfendiyar’ın, Ergün Penbe’nin
şerefle taşıdığı milli formayı sırtlarında taşıdıklarını anlasınlar, kendi
topraklarında rakiplerini dize getirsinler diye futbolcularını ittirecek bir
uğultu bekliyor tribünlerden. Ama yok... Tribünler Alex de Souza diye bağırıyor.
Düşünebiliyor musunuz? Brezilyalı bir topçunun adı yankılanıyor Kadıköy’de milli
maç oynanırken. “Dağ Başını Duman Almış” beklerken “Hava Nagila” melodisiyle
Alex de Souza diye bağırıyor Kadıköylüler. Musevi tavernası oluyor Şükrü
Saraçoğlu. Ben Abdullah Avcı’nın yerinde olsam gülmekle kalmaz kola içip
öğle çıkardım röportaja, kameraya bakıp bir de geğirirdim üstüne...