Galatasaray kendi sahasında Karabük’ten tam üç gol yiyerek zirvede
ağır bir yara daha aldı.
Galatasaray’ın görevi zor. Omuzlarında tüm Türkiye’nin
yükünü taşıyor. Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura çıkmak için, Türkiye’nin
adını dünyaya bir kez daha duyurabilmek için bazı planlamalar yapmak zorunda
Galatasaray. Ama bunun farkında olmayan bir federasyon var. Galatasaray’ın en
iyi futbolcularını milli takımın bir hazırlık maçında yorarak, iki gün sonra hem
de milli maçın oynandığı yorgun zeminde oynatarak kendi bacağına sıkıyor
federasyon. Galatasaray’la aynı puanda olan iki takım daha var grubunda. Onları
geçerek ikinci olması lazım bir üst tura çıkması için, ülke puanını artırması
için. Ve bunun üstüne grup lideriyle, Manchester United ile hayati bir maça
çıkacak Salı günü. Fatih’e zaman lazım. Milli görevden çıkmış futbolcularını
hazırlamak için, tüm takımı bir araya getirip taktik idman yaptırması için
zaman lazım Fatih’e. Ertelenemez miydi Karabük maçı? Senin şampiyonun
Şampiyonlar Ligi’nde grubundaki en hayati maçına çıkacak. Bu mudur o maça
hazırlanması için verdiğin zaman? Şimdiki iktidarın da ihmali var bu konuda.
Çok zayıf kaldılar. Stad yapıp veriyorsun ama çatısı açık. Salı günü bir yağmur
yağsa ıslak zeminde oynamaya hem de nasıl alışık İngilizler’in ekmeğine yağ
sürülmüş olacak. Hem şampiyonun maçını erteleme, hem de üstü açık stada mahkum
et. Başarı beklemeye hakkın mı var Galatasaray’dan?
Karabük kontrataklarla Galatasaray defansını zor durumlara
soktu. Defansın arkasına sarkıtılan her top Karabük forvetini Muslera ile karşı
karşıya bıraktı.
Muslera’nın dinlendirilmesi lazım. Lugano’nun vatandaşı bu Muslera.
Geçmiş Galatasaray’ın kalesine arkasındakilere de geçit vermiyor. Milli takımın
kalesinde olması gereken Ufuk Uruguaylı’nın yedeği düşünebiliyor musunuz? Toptan
önce rakibine dalan, adeta sakatlamak için biçen, her pozisyonda hakeme itiraz
eden, Türkiye’ye bütün çirkinlikleri öğreten adamın mili takımdan arkadaşı bu
Muslera. Utanç vesilesi. Bir Galatasaraylı için utanç vesilesidir kalede
Muslera’nın olması. Bu adamın arkasında yedek bekleyen dünyanın en iyi
kalecileri Ufuk var Melih var. Rakiplerine gırtlak kesme işareti yapan Lugano’nun
vatandaşı yüzünden Ufuk milli takımda Volkan’ın da arkasında sıra bekliyor.
Son üç resmi maçından galibiyetle ayrılan Fenerbahçe
Eskişehir deplasmanında berabere kalarak Galatasaray’ı yakalama şansını
kullanamadı. Maça da Fırat Aydınus’un Caner’e gösterdiği kırmızı kart damgasını
vurdu.
Ben böyle şey görmedim. Bu ortamda nasıl futbol oynanıyor
hala ben anlamış değillim. Ne için bütün bunlar? Neyin mücadelesi bu? Maçı
yöneten bir hakem bu kadar mı kötü olabilir? Gönderemedi Aykut'u tribünlere Fırat. Atamadı sahadan dışarı. Bir hakem bu kadar mı yüreksiz olur? Ama karşında bir kabadayı varsa, o kabadayının arkasında bir Aziz
Yıldırım varsa olur. Can bu. O zaman da bir mücadeleden, bir oyundan bahsedilemez.
Nasıl bir kazanma hırsıdır bu? Bana bunu biri anlatsın. Bir teknik direktör
sahanın içine girerek hakemi hırpalıyor. Hakemlerin bu kadar korktuğu bir
ortamda nasıl top oynanır bana biri anlatsın. El kol hareketleriyle bağırarak
çağırarak hakemi tüm Türkiye’nin önünde küçük düşürmenin hangi amaca hizmet
ettiğini biri bana anlatsın. Dövmediği kaldı Aykut’un Fırat Aydınus’u.
Türkiye’nin yetiştirdiği iki pırlantadan biri Fırat. Cüneyt’le birlikte
Türkiye’nin Avrupa semalarında parlayan yıldızı. Bu mudur bir Türk futbol
adamının bu başarıya teşekkürü? Bu mudur Fener’in hocasının UEFA’nın top class Türk
hakemine reva gördüğü tepki? Bir şehir kırosu gibi daldı sahaya Aykut. Bir
bitirim gibi, bir kabadayı gibi. Maç bitti, görevi de Aziz Yıldırım’dan hem de
nasıl devraldığını ilan etti cümle aleme. Önce Ligtv mikrofonlarında, sonra basın toplatısında iki kuruşluk zevkimizi, futbol
sevgimizi öldüren Aziz Yıldırım’ın yerine geçti, Fırat’ı aslanların önüne attı.
Türk hakemini Fenerbahçe taraftarının kucağına attı Aykut. "Sevgili Fenerbahçeliler.. Hakemi yuhalayın, hakemi tartaklayın, Kadıköy’e gelen her hakemi etki altına
alın, düdük çaldığına pişman edin" diye fetva verdi Aykut. Hakemlerin soyunma odasını basan,
her maçına istediği hakemi atayan Aziz Yıldırım’dan bayrağı almış, başarıyla taşıyor artık.
Bundan sonra hangi hakem Kadıköy’de adaletli bir şekilde düdük çalabilir? Hangi
hakem kenarda her an sahaya dalmaya hazır bir hoca varken Fener aleyhine düdük
çalabilir? Elit hakem statüsünde, Şampiyonlar Ligi’nde yıllar sonra maç yönetme
başarısına sahip olmuş bir Türk evladının yakasına yapışıldığını gören hakemler
nasıl yönetir Fener’in maçını? Sen önce futbolcuna hakim ol. Hakeme küfreden
oyuncuna kız hakeme kızacağına. Hakem duymadığı bir ses için kart çıkarır mı?
Böyle bir şey olabilir mi? Besbelli ki bir sinkaf var ortada. Zarfı açılmamış
bir küfür var. Hakemin şahsına, kişiliğine yönelik bir hakaret var ki kırmızı
kartına başvuruyor Fırat. Sen oyuncuna ceza vereceğin yerde hakarete uğramış
hakeme saldıramazsın.
Türkiye Kupası kuraları da geçtiğimiz hafta içinde çekildi
ve Fenerbahçe’y eyine Pendikspor çıktı. Pppphhhhkkkkkhhh….
Hih hih hih eih eih eih ieh ieh
Hihohoahahahaha.
İeh ieh ieh ieh eihhih heh heh.
Ya abi dur allaaşkına yaa. Gözümden yaş geldi...
Aaay. .. Ooooy… Ay neyse… Ehe.. Bu sefer Volkan’ı Samandıra çıkışında dövdürür Aziz Yıldırım.
Rüştü’yü nasıl dövdürdüyse. Nasıl; “gidin dövün şu Rüştü’yü bütün biletler
benden” dediyse aynısını yapar Aziz Yıldırım. Hala tüylerim diken diken oluyor
Rüştü’nün o hali gözümün önüne gelince. Milli takımın kalecisinin nasıl
acımasızca dövdürüldüğünü hatırladıkça ağlamamak için zor tutuyorum kendimi.
Bunun bir oyun, bir temaşa olduğunu bilmeyen, kazanmak için her yolu deneyen,
gözünü kan bürümüş, dayak atma karşılığı tribünlere holiganizmi öğretmiş adamdır
Aziz Yıldırım. Bu kuradan sonra Fener’in topçusu olmayı istemezdim. Bir tarafta
Aziz Yıldırım ki tarif etmeye gerek yok, bir tarafta bitirim Aykut. Sıkıysa
kaybet bakalım Pendik’e.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder