Bu Blogda Ara

18 Kasım 2012 Pazar

Çarşamba'yı Bekleme / 2012-2013 No:10


Galatasaray kendi sahasında Karabük’ten tam üç gol yiyerek zirvede ağır bir yara daha aldı.
Galatasaray’ın görevi zor. Omuzlarında tüm Türkiye’nin yükünü taşıyor. Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura çıkmak için, Türkiye’nin adını dünyaya bir kez daha duyurabilmek için bazı planlamalar yapmak zorunda Galatasaray. Ama bunun farkında olmayan bir federasyon var. Galatasaray’ın en iyi futbolcularını milli takımın bir hazırlık maçında yorarak, iki gün sonra hem de milli maçın oynandığı yorgun zeminde oynatarak kendi bacağına sıkıyor federasyon. Galatasaray’la aynı puanda olan iki takım daha var grubunda. Onları geçerek ikinci olması lazım bir üst tura çıkması için, ülke puanını artırması için. Ve bunun üstüne grup lideriyle, Manchester United ile hayati bir maça çıkacak Salı günü. Fatih’e zaman lazım. Milli görevden çıkmış futbolcularını hazırlamak için, tüm takımı bir araya getirip taktik idman yaptırması için zaman lazım Fatih’e. Ertelenemez miydi Karabük maçı? Senin şampiyonun Şampiyonlar Ligi’nde grubundaki en hayati maçına çıkacak. Bu mudur o maça hazırlanması için verdiğin zaman? Şimdiki iktidarın da ihmali var bu konuda. Çok zayıf kaldılar. Stad yapıp veriyorsun ama çatısı açık. Salı günü bir yağmur yağsa ıslak zeminde oynamaya hem de nasıl alışık İngilizler’in ekmeğine yağ sürülmüş olacak. Hem şampiyonun maçını erteleme, hem de üstü açık stada mahkum et. Başarı beklemeye hakkın mı var Galatasaray’dan?

Karabük kontrataklarla Galatasaray defansını zor durumlara soktu. Defansın arkasına sarkıtılan her top Karabük forvetini Muslera ile karşı karşıya bıraktı.
Muslera’nın dinlendirilmesi lazım. Lugano’nun vatandaşı bu Muslera. Geçmiş Galatasaray’ın kalesine arkasındakilere de geçit vermiyor. Milli takımın kalesinde olması gereken Ufuk Uruguaylı’nın yedeği düşünebiliyor musunuz? Toptan önce rakibine dalan, adeta sakatlamak için biçen, her pozisyonda hakeme itiraz eden, Türkiye’ye bütün çirkinlikleri öğreten adamın mili takımdan arkadaşı bu Muslera. Utanç vesilesi. Bir Galatasaraylı için utanç vesilesidir kalede Muslera’nın olması. Bu adamın arkasında yedek bekleyen dünyanın en iyi kalecileri Ufuk var Melih var. Rakiplerine gırtlak kesme işareti yapan Lugano’nun vatandaşı yüzünden Ufuk milli takımda Volkan’ın da arkasında sıra bekliyor.  

Son üç resmi maçından galibiyetle ayrılan Fenerbahçe Eskişehir deplasmanında berabere kalarak Galatasaray’ı yakalama şansını kullanamadı. Maça da Fırat Aydınus’un Caner’e gösterdiği kırmızı kart damgasını vurdu.
Ben böyle şey görmedim. Bu ortamda nasıl futbol oynanıyor hala ben anlamış değillim. Ne için bütün bunlar? Neyin mücadelesi bu? Maçı yöneten bir hakem bu kadar mı kötü olabilir?  Gönderemedi Aykut'u tribünlere Fırat. Atamadı sahadan dışarı. Bir hakem bu kadar mı yüreksiz olur? Ama karşında bir kabadayı varsa, o kabadayının arkasında bir Aziz Yıldırım varsa olur. Can bu. O zaman da bir mücadeleden, bir oyundan bahsedilemez. Nasıl bir kazanma hırsıdır bu? Bana bunu biri anlatsın. Bir teknik direktör sahanın içine girerek hakemi hırpalıyor. Hakemlerin bu kadar korktuğu bir ortamda nasıl top oynanır bana biri anlatsın. El kol hareketleriyle bağırarak çağırarak hakemi tüm Türkiye’nin önünde küçük düşürmenin hangi amaca hizmet ettiğini biri bana anlatsın. Dövmediği kaldı Aykut’un Fırat Aydınus’u. Türkiye’nin yetiştirdiği iki pırlantadan biri Fırat. Cüneyt’le birlikte Türkiye’nin Avrupa semalarında parlayan yıldızı. Bu mudur bir Türk futbol adamının bu başarıya teşekkürü? Bu mudur Fener’in hocasının UEFA’nın top class Türk hakemine reva gördüğü tepki? Bir şehir kırosu gibi daldı sahaya Aykut. Bir bitirim gibi, bir kabadayı gibi. Maç bitti, görevi de Aziz Yıldırım’dan hem de nasıl devraldığını ilan etti cümle aleme. Önce Ligtv mikrofonlarında, sonra basın toplatısında iki kuruşluk zevkimizi, futbol sevgimizi öldüren Aziz Yıldırım’ın yerine geçti, Fırat’ı aslanların önüne attı. Türk hakemini Fenerbahçe taraftarının kucağına attı Aykut. "Sevgili Fenerbahçeliler.. Hakemi yuhalayın, hakemi tartaklayın, Kadıköy’e gelen her hakemi etki altına alın, düdük çaldığına pişman edin" diye fetva verdi Aykut. Hakemlerin soyunma odasını basan, her maçına istediği hakemi atayan Aziz Yıldırım’dan bayrağı almış, başarıyla taşıyor artık. Bundan sonra hangi hakem Kadıköy’de adaletli bir şekilde düdük çalabilir? Hangi hakem kenarda her an sahaya dalmaya hazır bir hoca varken Fener aleyhine düdük çalabilir? Elit hakem statüsünde, Şampiyonlar Ligi’nde yıllar sonra maç yönetme başarısına sahip olmuş bir Türk evladının yakasına yapışıldığını gören hakemler nasıl yönetir Fener’in maçını? Sen önce futbolcuna hakim ol. Hakeme küfreden oyuncuna kız hakeme kızacağına. Hakem duymadığı bir ses için kart çıkarır mı? Böyle bir şey olabilir mi? Besbelli ki bir sinkaf var ortada. Zarfı açılmamış bir küfür var. Hakemin şahsına, kişiliğine yönelik bir hakaret var ki kırmızı kartına başvuruyor Fırat. Sen oyuncuna ceza vereceğin yerde hakarete uğramış hakeme saldıramazsın.

Türkiye Kupası kuraları da geçtiğimiz hafta içinde çekildi ve Fenerbahçe’y eyine Pendikspor çıktı. Pppphhhhkkkkkhhh….
Hih hih hih eih eih eih ieh ieh

Hihohoahahahaha.
İeh ieh ieh ieh eihhih heh heh.

Ya abi dur allaaşkına yaa. Gözümden yaş geldi...
Aaay. .. Ooooy…  Ay neyse… Ehe.. Bu sefer Volkan’ı Samandıra çıkışında dövdürür Aziz Yıldırım. Rüştü’yü nasıl dövdürdüyse. Nasıl; “gidin dövün şu Rüştü’yü bütün biletler benden” dediyse aynısını yapar Aziz Yıldırım. Hala tüylerim diken diken oluyor Rüştü’nün o hali gözümün önüne gelince. Milli takımın kalecisinin nasıl acımasızca dövdürüldüğünü hatırladıkça ağlamamak için zor tutuyorum kendimi. Bunun bir oyun, bir temaşa olduğunu bilmeyen, kazanmak için her yolu deneyen, gözünü kan bürümüş, dayak atma karşılığı tribünlere holiganizmi öğretmiş adamdır Aziz Yıldırım. Bu kuradan sonra Fener’in topçusu olmayı istemezdim. Bir tarafta Aziz Yıldırım ki tarif etmeye gerek yok, bir tarafta bitirim Aykut. Sıkıysa kaybet bakalım Pendik’e.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder