Bu Blogda Ara

5 Şubat 2013 Salı

Çarşamba'yı Bekleme / 2012-2013 No:18

Bu hafta da önce Beşiktaş ve yine sırasıyla Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarını kazanamadı. Haftalardır arayı açıp uzaklaşma anlamında büyüklerin birbirlerine yaptığı bir ikram var diyebilir miyiz?
Galatasaray’ın beraberliğini ayrı bir yere koymak gerek. Ligin en tehlikeli deplasmanlarından birinden hem de geriye düşmesine rağmen puan çıkarmasını bildi Galatasaray. Üstelik Bursa’nın hocası takımdan ayrılmış. Bütün futbolcular kendilerini yeni gelecek hocaya ispat etmek peşinde. Eski hocadan kesik yiyip tekrar takıma dönmek isteyen, yeni hocanın takımında da kalıcı olmak isteyen herkes canını dişine taktı Galatasaray karşısında. Takımlarını maç boyunca çılgınca destekleyen tutkulu Bursa seyircisini de unutmamak lazım. Bu şartlarda oynanan bir karşılaşmadan 1 puan çıkararak çok büyük bir iş yaptı Galatasaray. Galibiyetle dönseydi herşeyin bittiği bir hafta olabilirdi. Bu hafta da Drogba’lı kadrosuyla Ali Sami Yen Arena’da boy gösterecek Galatasaray. Bursa üstüne bir de önümüzdeki Antalya maçından alacağı 3 puan şimdiden şampiyonluğunu ilan etmesi anlamına gelebilirdi. Kritik haftalara yaklaşıyoruz. Şampiyonu bu kırılgan haftalarda kaybedilen puanlar ve yapılan hatalar belirleyecek. Cimbom bu şansı önümüzdeki haftalara erteledi, o kadar. Beşiktaş ile Fener’in Galatasaray’ı yakalamalarına ihtimal yok. Belki Antalya, o da bu hafta sonu geriye düşecek zaten. Seneye Şampiyonlar Ligi’nde oynayacak kadroyu sabırsızlıkla bekliyorum. Çünkü Galatasaray yönetimi, orta saha ve forveti çok akıllıca bir hareketle şimdiden bitirdi. Defansa da arzu edilen parçalar monte edilince Şampiyonlar Ligi yolculuğuna çıkılacak demektir. Esas Galatasaray’ı, geleceğin Şampiyonlar Şampiyonunu seneye seyretmeye başlayacağız.

“Burası Kadıköy burdan çıkış yok” cümlesi de tarih oluyor bu arada.
İhhiiiiy hie iyeh iyeh iyeh iyeh iyeh. Sorma ya.. Hi hiy hi hi hiy… Valla ne diyim, bete… Ay dur gözümden yaş geldi. Hollandalısı penaltı kaçırıyo, defanstan kopup geleni iki metreden havaya dikiyo, kalecisi üstüne gelen topu yumurtluyo, şahane şeyler yapıyo Fener Kadıköy’de. Yani artık Kadıköy Savcısı’nı göreve çağırmaya bile gerek yok valla. “Hakemler koruyo, şimdiden şampiyon belli”, “Aziz Yıldırım Türk Futbolu’nun üstündeki en büyük gölge”, “Aykut beceriksiz, basiretsiz, sinsi” filan gibi şeylerle dahi gerek kalmadı valla. Kendi işini kendileri görüyolar nazar değmesin.

Aykut Kocaman devre arası transfer döneminin son günlerinde kadrosuna kattığı oyuncuları ayağının tozuyla ilk lig maçında ilk onbire aldı. Sonra da hepsini teker teker çıkardı. Bu tercihleri nasıl yorumluyorsunuz?
Hah böyle sor da kendime geliyim biraz… Eveeet.. Ehem... Aykut kötü hoca… Tilimde düy bitti bunu söylemekten. Kötü hoca olduğu yaptığı transferlerden de o kadar belli ki. Kendisi bile ne kadar kötü hoca olduğunu itiraf ediyor adeta. “Geçen sene herşey ne kadar güzelmiş meğer, geçen seneki kadrom ne şahaneymiş meğer, kendi ellerimle mahvetmişim işleyen makineyi.. Haydi tekrar eski günlere dönelim” dedi Aykut resmen. Üstelik prensiplerden uzak, Türk’ü Türk yapan değerleri hiçe sayan tavırlarla... Ziegler yabancı kısıtlamasına kurban gitmemiş miydi? Hem de Bienvenue gibi yeteneksiz bir forvete tercih edilerek? E Bienvenue gitti şimdi tamam. Ama Webo geldi? Hani yabancı kısıtlaması? Demek Ziegler’in gidiş nedeni bambaşkaymış. Yalan söyledi Aykut  taraftarına. Yalan söyledi Aziz Yıldırım Fener kongresine demek ki. Emre’ye ne demeli? Emre darp etmedi mi  Aykut’u? Herkesin içinde tartaklamadı mı? Hocalık, ağabeylik, babalık değerlerini ayaklar altına alıp herkesin içinde aşağılamadı mı Aykut’u? Bunları yaptı diye göndermemiş miydi Aykut Emre’yi? Şimdi niye alıyor tekrar? Sebebi çok basit: Denize düşen yılana sarılır… Orta sahası pamuk helvaya dönen, ileriye top taşıyamayan Fener, kazanmak uğruna, şampiyon olmak uğruna tüm insani ve ahlaki değerleri bir kenara iterek Emre’yi getiriyor tekrar. Fenerli bebekler, çocuklar, gençler, altyapıdaki sporcular nasıl bir örnekle büyüyecek düşünebiliyor musun? Bu körpecik zihinler gördüler ki her türlü ahlaksızlığı, ırkçılığı, kabadayılığı, terbiyesizliği yapmak serbest... Serbest olduğu gibi bunları yapana ödül de veriliyor. Cezalandırılsan bile bunları yaptığın yere tekrar dönebiliyorsun. Hem de elli bin kişiye yakın tribünler önünde ayakta alkışlanarak. Utandım televizyon başında o sahneleri izlerken. Biri bana Aziz Yıldırım ve Aykut’un bu yaptığını bana anlatsın. Hadi beni geç. Şu an takımda yer alan bir futbolcuya hocasını tartaklayan birine kaptanlık bandının nasıl verildiğini biri izah etsin. Volkan hatalı goller yemişmiş. Ben olsam ben de yerim o golleri. Sen kaptan olarak her maça en önde çıkıyorsun. Ama tukaka edilmiş, dışlanmış, vebalı gibi kulüpten kovulmuş, gittiği takımda tutunamamış bir yer cücesi gelip kolundan söküyor kaptanlık bandını. Şimdi bu adam kalede rahat olur mu? Aklı sahada olur mu? Madem Emre bu kadar önemli, bu kadar iyi futbolcu, bu kadar vazgeçilmez, neden zamanında taş basmadın bağrına? Aşağılanmayı o zaman neden kabul etmedin de şimdi ediyorsun? Göndermeden önce neden kan kusup kızılcık şerbeti içmedin? Böyle bir şey olabilir mi? Fener’in hocası tükürdüğünü yalayabilir mi? Hadi ahlaktan, bir takım değerlerden yoksunsun, tamam. Tut o zaman Emre’yi takımda geçen Haziran’da. Boşluğunu iki adamla doldurmaya çalıştı Aykut Emre’nin üstelik. Bir Portekiz punkçısıyla Galatasaray’ın artığını alarak hem de. İki kişiyi birden alıp dünyanın parasını saçarak. İngilizlere, İspanyollara eşşek yüküyle döviz ödeyerek. Şimdi o Emre tekrar takımda. Neden? Aziz Yıldırım’ın paçasını kurtarmak için. Şampiyonluk için. Yere batsın öyle şampiyonluk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder