Galatasaray belki de
farklı yenileceği bir maçı 2-1 kaybetmesine rağmen liderliğini sürdürdü.
Büyüklük işte bu... Fatih Terim yeniden büyük takım olduğunu hatırlattı
Galatasaray’a. Takım artık yenilse de lider. Kim oynarsa oynasın artık bu
büyüklüğün bilincinde. Bir elmas gibi parlayan Sabri seyrettik Recep Tayyip
Erdoğan’da. Bunu usta bir kuyumcu gibi işleyen tabi ki Fatih Terim. Sağ
kanattan akın akın geldi Galatasaray. Her pozisyona Sabri’nin getirdiği toplar
sayesinde girildi. İşte iyi hoca ile kötü hoca farkı. Bir tarafta milli takımın
sağ beki Gökhan Gönül, diğer tarafta Abdullah Avcı’nın yüzüne dahi bakmadığı
Sabri. Görev verildiğinde hem de nasıl canını dişine katan Sabri ve
meslekdaşının boğazına yapışacak kadar delirmiş Gökhan. Hocaları kim bunların?
Kimse gücenmesin, alınmasın ama herşey gün gibi ortada. Bana birisi Gökhan’ın
nasıl böyle bir canavara dönüştüğünü anlatsın. Kendisi gibi futboldan ekmek yiyen
meslekdaşını tellere yapıştıran, gırtlağına sarılan biri haline nasıl geldiğinin
hesabının Aykut’tan nasıl sorulmadığını bana biri anlatsın. Olan Elazığlı
futbolcuya oldu. Gökhan’ı tek başına oyundan atamayacağını bilen hakem Elazığlı’yı
da attı oyundan. Kolay mı öyle Kadıköy’de Fenerli futbolcuya kırmızı kart
göstermek? Fırat olayından sonra, Halis olayından sonra hakem için cehenneme
dönmüş Kadıköy’de kolay mı Fenerli’ye kart göstermek? Hem de kırmızı kart göstermek? Bunu bilen
Fenerli de rahat rahat oynuyor tabi.
Sneijder sonunda
geldi. “Bu transfer Galatasaraya’a faydalı olur mu?” sorusuna bir de senden
cevap alalım abim.
Senin kadronda değilse başka bir takımın kadrosunda görmek istemeyeceğin
birisi Sneijder. Çok yönlü bir oyuncu. Selçuk’un yükünü hafifletecek, hücuma
katılacak, defansa yardım edecek bir oyuncu. Dünyanın sayılı orta sahalarından...
Türkiye’ye gelmiş en iyi yabancılardan. Belki de ikincisi. Tabi Hagi gibi iz
bırakması için bir Avrupa kupasına imza atması lazım. Galatasaray’ı Avrupa’nın
devi yapan hoca takımın başında. O kupayı havaya kaldıran oyuncular da Fatih
Hoca’nın yanında, kulübede. Bu ülkeye bir ikinci Avrupa zaferi yaşatmak için herşey
tamam. Gerisi Sneijder’e kalmış. Türkiye’de şampiyonluk hem de nasıl önemli,
Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılmak için nasıl da kritik Fatih Hoca biliyor.
Avrupa’nın en zorlu ligleri arasında Türkiye Ligi. Bunun için de Sneijder çok
önemli. Birbirinden dişli rakipler var artık Türkiye’de. İşte Elazığ. Fenerbahçe’nin
fiyasko defansını hem de nasıl paçavraya çevirdiğini herkes gördü. Birazcık
üstüne gidilince darmadağın olan Fener defansının bu zaafını en iyi bilenlerden
Yılmaz Hoca affetmedi Aykut’u. 25 dakikada 2-0 yaptı. Daha da gol atardı
Elazığ ama malum Yılmaz Hoca’nın günün birinde Fener’i çalıştırmak gibi bir
hedefi var. Saygı duymak lazım!!! Bu arada Aykut’un istifa parodisinin de ne
kadar düzmece olduğunu herkes görmüştür artık. Hocasının arkasında olduğunu
söyleyen Fenerli topçuların hem de nasıl palavra bir top oynadığını herkes
gördü. Hocasına söz veren biri böyle mi oynar? Hikaye hepsi kimse bana
anlatmasın. Aziz Yıldırım’ın şimşekleri başka yere çekmek için oynadığı bir
oyundu, o da tuttu. Mayıs’a kadar bu böyle. Futbolcular idare etseler yeter.
Fenerbahçe ile Eskişehirspor’un
15 yaş altı futbol takımları arasında oynanan bir maçta, tüm oyuncu değişikliği
haklarını kullanan Eskişehirspor’un bir oyuncusu sakatlanınca Fenerbahçe de bir
oyuncu çıkarmış ve maç 10’a 10 oynanmış. Uluslararası Olimpiyat Komitesi IOC’nin
bir yan kuruluşu olan Dünya Fair Play Konseyi CIFP bu
tavırdan dolayı Fenerbahçe 15 yaş altı futbol takımına ’Dünya
Gençlik Fair Play Ödülü’ verdi.
IOC’yi bu olaydan kim haberdar etti bilmem… Kim dedi o komitenin içinden;
“bunun için Fener’e centilmenlik ödülü verelim” diye onu da bilmem. Fenerli
medyanın bunu gündeme getirdiği besbelli. Anlamadığım IOC’nin bundan nasıl bir
vazife çıkardığı ve bu kanunsuzluğu ödüllendirdiği… Yahu bu oyunun bir kuralı
yok mu? Maç öncesi TFF yetkilileri ile görüşüp “ben bir kişi fazla oynatmak
istiyorum” diyebiliyor musun? Hakeme gidip “12 kişi çıkmak istiyorum sahaya”
diye sorabiliyor musun? Ne farkı var bunun “biz de 10 kişi oynayabilir miyiz?”
diye yetkililere sormaktan? Futbol 11’erlik takımlar halinde oynanır. Kitabında
yazan bu. Bana biri anlatsın. Futbolun kaçar kişiyle oynanmak durumunda
olduğunu izah etsin. Takımlardan biri oyuncu değiştirme haklarını kullanmışsa
ve bir oyuncusu sakatlanmışsa maça 10 kişi devam eder. Bir oyuncusu daha
sakatlansa 9 kişi... Diğer takım da
mücadelesini 11 kişi sürdürür. Bu kadar basit. Ben de bir kişi çıkarayım dersen
düpedüz şike yapmış olursun. Bunun adı şikedir. Ayan beyan şike... O maçı Fener kazanmış. Allahtan Fener
kazanmış... Ya Eskişehirspor kazansaydı? Kendini Eskişehirspor’un rakibinin
yerine koy? Eskişehirspor’la küme düşme ya da şampiyonluk mücadelesi içinde
olduğunu düşün. 10 kişi kalmış Eskişehir. Maçın geri kalanını 10 kişi
oynayacak. Eskişehir’in puan kaybını bekleyen rakibi için bundan güzel haber
olur mu? Bundan güzel avantaj olur mu? Fener ne yapıyor? O da bir oyuncu
çıkarıyor. Ya Eskişehir bir gol atsa? Ya maçı kazansa? Eskişehir’in maçı
almasını kolaylaştırmak değil midir bu? Dünyadaki olimpiyatların başındaki
kuruluş bu şikeye nasıl göz yumar inanamıyorum. Bana biri bunu anlatsın. Neymiş
efendim eşit şartlarda mücadeleymiş. Geçiniz... Ruhunda eşitlik olan olimpiyatların
dünya otoritesi böyle bir göz boyamaya nasıl alet olur bana biri izah
etsin. IOC’nin bu işgüzarlığıyla; “citius,
altius, fortius”un, “daha hızlı, daha yükseğe, daha güçlü”nün hedeflendiği
mücadele ruhu ölmüş, tanrıların dağı Olimpos’ta yakılan, 2.800 yıldır sönmeyen
ateş sönmüştür. Nokta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder