Bu Blogda Ara

22 Ocak 2013 Salı

Çarşamba'yı Bekleme / 2012-2013 No:16


Galatasaray belki de farklı yenileceği bir maçı 2-1 kaybetmesine rağmen liderliğini sürdürdü.
Büyüklük işte bu... Fatih Terim yeniden büyük takım olduğunu hatırlattı Galatasaray’a. Takım artık yenilse de lider. Kim oynarsa oynasın artık bu büyüklüğün bilincinde. Bir elmas gibi parlayan Sabri seyrettik Recep Tayyip Erdoğan’da. Bunu usta bir kuyumcu gibi işleyen tabi ki Fatih Terim. Sağ kanattan akın akın geldi Galatasaray. Her pozisyona Sabri’nin getirdiği toplar sayesinde girildi. İşte iyi hoca ile kötü hoca farkı. Bir tarafta milli takımın sağ beki Gökhan Gönül, diğer tarafta Abdullah Avcı’nın yüzüne dahi bakmadığı Sabri. Görev verildiğinde hem de nasıl canını dişine katan Sabri ve meslekdaşının boğazına yapışacak kadar delirmiş Gökhan. Hocaları kim bunların? Kimse gücenmesin, alınmasın ama herşey gün gibi ortada. Bana birisi Gökhan’ın nasıl böyle bir canavara dönüştüğünü anlatsın. Kendisi gibi futboldan ekmek yiyen meslekdaşını tellere yapıştıran, gırtlağına sarılan biri haline nasıl geldiğinin hesabının Aykut’tan nasıl sorulmadığını bana biri anlatsın. Olan Elazığlı futbolcuya oldu. Gökhan’ı tek başına oyundan atamayacağını bilen hakem Elazığlı’yı da attı oyundan. Kolay mı öyle Kadıköy’de Fenerli futbolcuya kırmızı kart göstermek? Fırat olayından sonra, Halis olayından sonra hakem için cehenneme dönmüş Kadıköy’de kolay mı Fenerli’ye kart göstermek?  Hem de kırmızı kart göstermek? Bunu bilen Fenerli de rahat rahat oynuyor tabi.

Sneijder sonunda geldi. “Bu transfer Galatasaraya’a faydalı olur mu?” sorusuna bir de senden cevap alalım abim.
Senin kadronda değilse başka bir takımın kadrosunda görmek istemeyeceğin birisi Sneijder. Çok yönlü bir oyuncu. Selçuk’un yükünü hafifletecek, hücuma katılacak, defansa yardım edecek bir oyuncu. Dünyanın sayılı orta sahalarından... Türkiye’ye gelmiş en iyi yabancılardan. Belki de ikincisi. Tabi Hagi gibi iz bırakması için bir Avrupa kupasına imza atması lazım. Galatasaray’ı Avrupa’nın devi yapan hoca takımın başında. O kupayı havaya kaldıran oyuncular da Fatih Hoca’nın yanında, kulübede. Bu ülkeye bir ikinci Avrupa zaferi yaşatmak için herşey tamam. Gerisi Sneijder’e kalmış. Türkiye’de şampiyonluk hem de nasıl önemli, Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılmak için nasıl da kritik Fatih Hoca biliyor. Avrupa’nın en zorlu ligleri arasında Türkiye Ligi. Bunun için de Sneijder çok önemli. Birbirinden dişli rakipler var artık Türkiye’de. İşte Elazığ. Fenerbahçe’nin fiyasko defansını hem de nasıl paçavraya çevirdiğini herkes gördü. Birazcık üstüne gidilince darmadağın olan Fener defansının bu zaafını en iyi bilenlerden Yılmaz Hoca affetmedi Aykut’u. 25 dakikada 2-0 yaptı. Daha da gol atardı Elazığ ama malum Yılmaz Hoca’nın günün birinde Fener’i çalıştırmak gibi bir hedefi var. Saygı duymak lazım!!! Bu arada Aykut’un istifa parodisinin de ne kadar düzmece olduğunu herkes görmüştür artık. Hocasının arkasında olduğunu söyleyen Fenerli topçuların hem de nasıl palavra bir top oynadığını herkes gördü. Hocasına söz veren biri böyle mi oynar? Hikaye hepsi kimse bana anlatmasın. Aziz Yıldırım’ın şimşekleri başka yere çekmek için oynadığı bir oyundu, o da tuttu. Mayıs’a kadar bu böyle. Futbolcular idare etseler yeter.

Fenerbahçe ile Eskişehirspor’un 15 yaş altı futbol takımları arasında oynanan bir maçta, tüm oyuncu değişikliği haklarını kullanan Eskişehirspor’un bir oyuncusu sakatlanınca Fenerbahçe de bir oyuncu çıkarmış ve maç 10’a 10 oynanmış. Uluslararası Olimpiyat Komitesi IOC’nin bir yan kuruluşu olan Dünya Fair Play Konseyi CIFP bu tavırdan dolayı  Fenerbahçe 15 yaş altı futbol takımına ’Dünya Gençlik Fair Play Ödülü’ verdi.
IOC’yi bu olaydan kim haberdar etti bilmem… Kim dedi o komitenin içinden; “bunun için Fener’e centilmenlik ödülü verelim” diye onu da bilmem. Fenerli medyanın bunu gündeme getirdiği besbelli. Anlamadığım IOC’nin bundan nasıl bir vazife çıkardığı ve bu kanunsuzluğu ödüllendirdiği… Yahu bu oyunun bir kuralı yok mu? Maç öncesi TFF yetkilileri ile görüşüp “ben bir kişi fazla oynatmak istiyorum” diyebiliyor musun? Hakeme gidip “12 kişi çıkmak istiyorum sahaya” diye sorabiliyor musun? Ne farkı var bunun “biz de 10 kişi oynayabilir miyiz?” diye yetkililere sormaktan? Futbol 11’erlik takımlar halinde oynanır. Kitabında yazan bu. Bana biri anlatsın. Futbolun kaçar kişiyle oynanmak durumunda olduğunu izah etsin. Takımlardan biri oyuncu değiştirme haklarını kullanmışsa ve bir oyuncusu sakatlanmışsa maça 10 kişi devam eder. Bir oyuncusu daha sakatlansa 9 kişi...  Diğer takım da mücadelesini 11 kişi sürdürür. Bu kadar basit. Ben de bir kişi çıkarayım dersen düpedüz şike yapmış olursun. Bunun adı şikedir. Ayan beyan  şike... O maçı Fener kazanmış. Allahtan Fener kazanmış... Ya Eskişehirspor kazansaydı? Kendini Eskişehirspor’un rakibinin yerine koy? Eskişehirspor’la küme düşme ya da şampiyonluk mücadelesi içinde olduğunu düşün. 10 kişi kalmış Eskişehir. Maçın geri kalanını 10 kişi oynayacak. Eskişehir’in puan kaybını bekleyen rakibi için bundan güzel haber olur mu? Bundan güzel avantaj olur mu? Fener ne yapıyor? O da bir oyuncu çıkarıyor. Ya Eskişehir bir gol atsa? Ya maçı kazansa? Eskişehir’in maçı almasını kolaylaştırmak değil midir bu? Dünyadaki olimpiyatların başındaki kuruluş bu şikeye nasıl göz yumar inanamıyorum. Bana biri bunu anlatsın. Neymiş efendim eşit şartlarda mücadeleymiş. Geçiniz... Ruhunda eşitlik olan olimpiyatların dünya otoritesi böyle bir göz boyamaya nasıl alet olur bana biri izah etsin.  IOC’nin bu işgüzarlığıyla; “citius, altius, fortius”un, “daha hızlı, daha yükseğe, daha güçlü”nün hedeflendiği mücadele ruhu ölmüş, tanrıların dağı Olimpos’ta yakılan, 2.800 yıldır sönmeyen ateş sönmüştür. Nokta.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder