Bu Blogda Ara

11 Aralık 2012 Salı

Çarşamba'yı Bekleme / 2012-2013 No:13

Galatasaray Şampiyonlar Ligi’nde ve Türkiye’de fırtına gibi esmeye devam ediyor. Bu hafta da kendi sahasında Fenerbahçe ile oynayacak. Ligin kaderinin çizileceği bir hafta olur mu?
Galatasaray’ın işi çok kolay. Tek rakibi kendisi demiştim. Onu da yavaş yavaş bertaraf ediyor. Aklıyla kendini de rahatlatıyor artık. Portekiz’de yazılan destandan ve saatler süren yolculuktan sonra, ayağının tozuyla, çorak Anadolu’nun en dondurucu ikliminde, en zor deplasmanların birinde lige damgasını vurmuş Yiğidolar’ın diyarında, o stada gelen herkesi hem de nasıl baskı altına alan muhteşem seyirci önünde hiç de kolay olmayan bir maça çıktı Galatasaray. Futbol zekasıyla işi bitirdi. Maç başlar başlamaz golünü attı, taraftarına rahat bir maç seyretti. Eğer o golü geciktirseydi, Sivas’ın atacağı bir beraberlik golü kalan dakikalarda zora sokabilirdi Galatasaray’ı. Golü erken bularak kendine de zaman kazandırdı Galatasaray. As kadrosuyla yazdığı Portekiz destanından sonra yorgun argın geldiği deplasmandan üç puanı kaptı. Tebrikler Fatih Terim.


Fenerbahçe yine zorlanarak taraftarını endişeye sevketti. Bu hafta da deplasmanda Galatasaray ile oynayacak. Ligin kaderinin çizileceği bir hafta olur mu?
Maç Pazar günü saat sekizde oynanacak ama Fenerli medya bugünden başlar maça... Hergün manşetlere taşınacak başlıklara dikkat edelim. Galatasaray’ı ve muhteşem taraftarını hem de nasıl tahrik etmek için şimdiden neler yapacak Fenerli medya hep beraber izleyelim. Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura çıkmayı, hem de Avrupa’nın en zorlu liglerinden, Hagi’yi çıkarmış Romanya ile Brezilya ekollü Portekiz liglerinden gelen takımların arasından sıyrılmayı başaran Galatasaray’dan nasıl bahsediliyor, Kıbrıs’ın Rum Kesimi’nden gelen, geçimini Akdeniz güneşi altında gel keyfim gel ağları onararak sağlayan balıkçı köyünün sokak takımını geçen Fener’den nasıl bahsediliyor zaten görüyoruz. Avrupa’da esamesi okunmayan bir Alman kasaba takımı, Türkiye’de, İstanbul’un göbeğinde, Kadıköy’de elini kolunu sallayarak üç tane birden atıyor ama benim medyamda ses yok... Bana bunu biri anlatsın… Türkiye Futbol Federasyonu’nun Türkiye’yi temsil etmesi için Avrupa’ya gönderdiği takım hezimete nasıl uğrar bana hesabını versin. Bu da medyada nasıl yer bulmaz bana birisi gelsin bunun hemen hesabını versin çabuk. Avrupa’nın ikinci sınıf kupasında ikinci sınıf takımlarla oynayıp bir üst tura çıkmayı marifet zannediyor Fenerli medya. Bunu da muhteşem bir zafer olarak anlatıyor televizyonlarda, gazetelerde, internette… Şimdi böyle bir durumda derbiden nasıl bahsedilir? Eşit bir müsabakadan, kardeşlikten, dostluktan, spordan nasıl bahsedilir. Utanç verici… Tek kelimeyle utanç verici.


Fenerbahçe – İstanbul Büyükşehir Belediye maçında hakemin verdiği kararlar oldukça eleştirildi. Özellikle Fenerbahçeliler kendilerine yapılan faullerin verilmediğini, Belediyeli futbolculara yapılan müdahalelerde çalınan her faul düdüğünün doğru olmadığını söylediler.
Geçiniz. Biz başka bir maç mı seyrettik? Süleyman Abay harika bir maç yönetti. Gördüğünü cesaretle çaldı. Ama sonra kaçınılmaz olarak kabadayı Aykut’un öğrencilerinin ablukasına uğradı. Bülent Korkmaz yetişti de kurtardı Süleyman’ı. Ya yetişmeseydi nasıl çıkacaktı Süleyman oradan bana biri anlatsın. Takım elbisesini giysin, kravatını taksın, önünü iliklesin, ellerini önünde birleştirsin, saygılı bir ifadeyle, yalvaran bir ses tonuyla, nemli gözlerle bana gelsin hesap versin. Hakemi Kadıköy’deki o linç ortamından, Fenerli futbolcuların elinden almaya koştu Bülent Korkmaz. Türkiye’ye tarihinin en büyük zaferini yaşatmış, en büyük gururu yaşatmış, en büyük kupayı elleriyle gökyüzüne kaldırmış büyük kaptanı gördü de insafa geldi Fenerli futbolcular. Soyunma odasına gidemiyordu Süleyman. Ama Süleyman gibi cesaretli olmayanlar ne yapacak bundan sonra? 45 dakika efor sarfetmiş, adrenali tavan yapmış, yorgun, zavallı hakeme dinlenmek üzere soyunma odasına gitmesi için müsaade edilmiyor düşünebiliyor musunuz? Zaten Aziz –Aykut ikilisinden korkan hakem bunları da görünce nasıl maç yönetecek Kadıköy’de? Şampiyon şimdiden belli. Fenerbahçe’ye hayırlı olsun.


Galatasaray-Beşiktaş arasında oynanan tekerlekli sandalye basketbol maçında yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekran başında gözlerim doldu... O görüntüleri gördüğümde kendimi nasıl hissettim tarif etmemin imkanı yok. Son yıllarda kendimi o halde en son ne zaman buldum hatırlamıyorum. Tek kelimeyle dondum kaldım. Şimdiye kadar Türkiye’de böyle bir şeyle karşılaşmadım... Kendime geldiğimde gözlerimden damlalar süzüldüğünü farkettim. Sonra da bıraktım kendimi, hıçkıra hıçkıra, katıla katıla ağladım. Bu yaşıma geldim, ilk kez bir engellinin nasıl insan yerine konulduğunu, engelliye engelli olmayana davranıldığı gibi davranıldığını gördüm… “Senin de diğerlerinden farkın yok, senin engelli olman birşeyi değiştirmiyor diye” destek olunduğunu gördüm. Altından tekerlekli sandalyesi alınan, sandalyesi parçalanan, hırpalanan, dövülen, küfür edilen, sürüklenen kardeşlerimizin yerine koydum kendimi ağladım. “Hayatının  en güzel gününü geçiriyor olmalısın, yaşa engelli kardeşim, gün senin günün” diye haykırdım. Ellerim patlayana kadar alkışladım. Televizyonda görüp de imreniyordu belki telerlekli sandalyeye mahkum Ahmet. Televizyonda gördüğü sahneleri yaşayamacağını, sağlıklı vatandaş gibi dayak yiyemeyeceğini düşünen Mehmet sen de çok yaşa. İşte Galatasaray bu, Beşiktaş bu. İşte büyük kulüp olmak bu. Bir kez daha Türkiye’nin aydınlık yüzü nasıl olunur gösterdi Galatasaray. Bu insanlık gösterisinde hem de nasıl destek verilir gösterdi Beşiktaş. Bu sahneleri bana izlettiren herkes çok yaşasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder