Bu Blogda Ara

20 Mart 2013 Çarşamba

Çarşamba'yı Bekleme / 2012-2013 No:23


Galatasaray muhteşem bir futbolla deplasmanda Shalke’yi eledikten sonra yine muazzam bir oyun sonrasında hem de deplasmanda ligimizin en iyi takımlarından Kayserispor’u yenmeyi başardı. Kurada da Real Madrid çıktı. Bu şahane performanstan sonra Galatasaray için Real Madrid’i geçti diyebilir miyiz?
Galatasaray bu ülkede Avrupa Fatihi diye anılıyor. Neuchatelleri, Monacoları, Arsenalleri dize getirip kupalar kaldırmış bir takım. Türkiye’nin ışıldayan yüzü… Tüm dünyanın hayallerini süsleyen yıldızları ustalıkla ve kolaylıkla kadrosuna katabiliyor bu sayede. Ve o yıldızlar kırk yıllık Galatasaraylı gibi oynuyor Fatih Terim’in takımında. Her hafta mucizeler yaratarak rakiplerini dize getiriyor Galatasaray. Saygı duyulması gereken bir takım yarattı Ünal Aysal Fatih Terim’le el ele vererek. Tüm Türkiye, Fenerli'sinden Çatladıkapılı'sına kadar çılgınlar gibi alkışlamalı Galatasaray’ı. Futbol Federasyonu her türlü imkanı sağlamalı Galatasaray’a. Şampiyonlar Ligi’nde oynarken aklında başka şeyler olmamalı Galatasaray’ın. Fatih Terim nasıl takım kuracağım diye düşünmemeli. Bütün futbolcular hazır olmalı. TFF’nin Galatasaray’a transfer için izin vermesi gerekirdi eğer UEFA’nın kendisine ismi bildirilmeyen futbolcuları oynatmama kuralı olmasa. Stoperi sakatlandığında ne yapacak Galatasaray? Ülke menfaati söz konusu... Milli mesele… Ujfalusi sakat, Semih sarsıntı geçirmiş. Ne yapacak Fatih Terim? Kimi koyacak stopere? Gökhan Zan’ı elbette... Federasyon burada devrede olmalı. Galatasaray’ın ligdeki mücadelesinde yardımcı olmalı, çünkü Avrupa’nın hatta dünyanın en değerli turnuvasında hem de ilk sekizde seni temsil ediyor Galatasaray. Bir hafta önce istemeden yapmış olduğu bir hareket var Gökhan Zan’ın. Daha önceki haftalarda da çok temiz oynamış Gökhan. Bir sarı kartı bile yok. Futbolcu bir anlık öfkesine yenildi diye takımı stopersiz bırakmanın anlamı yoktu, tahkim de bunu dikkate aldı. Aynı zamanda çok şık bir jest yapmış oldu federasyon Avrupa Fatihi’ne.

Fenerbahçe de zor da olsa kazandı.
Hakem olmasa o da olmazdı. İki tane yüzde yüz kornerini yedi hakem Antalya’nın. Antalya’nın köşe vuruşlarında hem de nasıl etkili olduğunu herkes biliyor. Hakem de buna mani olmak için elinden geleni yaptı. Hele Emre’nin sakatlanarak oyundan çıkması yüz karasıdır için hakem için. Sakatlanana kadar üç tane sarı kartlık hareketi vardır Emre’nin. Egemen’in yirmi üç tane. Egemen’in her kafa topuna çıkışı sarı kartlık. Bir tane kart çıkartan yürekli hakem görmedim Fener'e. Ama Gökhan Zan’ın rakip arkadaşına yaptığı latife kırmızı kart… Maçta, maç içinde Sow hakemle dalga geçiyor, onurunu ayaklar altına alıyor hakemin, yine ihraç yok. Sow hakemin gözünün içine baka baka; “ben bu taç atışının zamanında yapılmaması için elimden geleni yapıcam, bu maçı sabote edicem” diyor, cezası sarı kart. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle hakem olabilir mi? Bir tarafta hakemler tarafından sistematik olarak ince ince doğranan Galatasaray, diğer tarafta hakemler sayesinde yarıştan kopartılmayan Fener. Bunda yayıncı kuruluşun da payı büyük. Heyecan son haftaya kadar sürsün, reytingler son haftaya kadar tepelerde kalsın diye yapmadığını bırakmıyor Ligtv. Kuyt’ın yediği sözde dirsekten sonra yere kendini nasıl attığını, dakikalarca yerde numaradan kıvrandığını ikinci kez gösterdi mi Ligtv? Tekrar görüntülerinde gördük mü bu tiyatroyu? Böyle paçavra bir Antalya karşısında hakemler sayesinde kazanabiliyor Fener anca. Üstüne gitmeyi aklına bile getirmedi Mehmet Fener’in. Korktu Fener’den Mehmet... Rakibi sadece Fener olsa korkmayacak belki ama bu organizasyonla kim başa çıkabilir? Son haftaya kadar heyecan sürsün diye Ligtv, TFF, PFDK, SSK, BBDK, İSKİ, TUBITAK, TCDD,  hepsi birlik olmuş Feneri potada tutmaya çalışıyor. Türk futbol tarihinin en kolay Avrupa macerasını yaşıyor olmasını da harika kullanıyor Fenerli medya. Bu palavra rakipleri büyüterek Fenerin çok büyük işler yaptığını söylüyor benim zavallı medyam. Adını ilk kez duyduğumuz çöplük takımlara karşı oynanan korkak futbolu bir zafer olarak duyuruyor Rıdvan Ntv’de. Bu kötü UEFA liginde, bu kadar çocuk oyuncağı kuralarla buralara gelmek yüzyılın Avrupa başarısı olarak gösteriliyor Rıdvan’ın elindeki Fenerli medya tarafından... Ayıp... Top oynadığı yıllardaki takım arkadaşını yüceltiyor Rıdvan. Fenerli medya da bu üstü kapalı emirlere uyuyor. Ferit Şahenk de bu tiyatronun sponsoru. Adı Fener başkanlığı için geçen Ferit, Ntv’nin tüm imkanlarını seriyor Fener’in ayaklarına. Fener’in lehine kolaylıkla verilen penaltılardan bahsettiğini gördünüz mü Rıdvan’ın? Rıdvan’ın baronluğu altındaki Türk medyasının?

İki sene önce şampiyonluğu elinden alınan Trabzon şimdi küme düşmeye oynuyor.
Yazık değil mi? Bütün bir şehrin bu emeklerine yazık değil mi? O dönemde ter akıtan gencecik futbolculara yazık değil mi? Hakkının yendiğini içine sindiremeyen futbolcular tek tek terk ettiler Trabzon’u. “Ben şampiyon olmuşum. Tarihe 2010-2011 şampiyonu Trabzonspor yazdıramayan, benim hakkımı yediren yönetimi, şehri, takımı ne yapayım?” diye birer birer lanet ederek kaçtı Trabzonlu futbolcular çeşitli takımlara. Tutamadı Trabzon elindeki bu değerli futbolcuları. “Fener’e karşı Trabzon formasıyla kafa tutmamız imkansız, hiç olmazsa başka takımlarda yeneriz bu lobiyi” diye dağıldılar yurdun dört bir yanına. Fener lobisiyle başa çıkamamanın faturasını küme düşme mücadelesi yaparak ödüyor şimdi Sadri. Şenol Güneş işçiydi, bıraktı gitti. Ama sadri gidemiyor. Şikeciler zevk sefa içinde, Sadri’nin boynu bükük…

1 yorum: