Bu Blogda Ara

10 Ekim 2012 Çarşamba

Çarşamba'yı Bekleme / 2012-2013 No:6


Galatasaray Şampiyonlar Ligi’nde ikinci maçında da gol atamadı, hatta son iki lig maçında 5 puan kaybetti. Beşiktaş ise sonuncusu Fenerbahçe’ye olmak üzere üç maç üst üste kaybetti. Ama Türk futbolunun gündemi Alex.
Utanç verici. Alex kim? Ne yapmış bu ülkenin futbolu için? Kupa mı getirmiş Avrupa’dan? Arjantin’den Çin’e Kartal’dan Maltepe’ye kadar kime göstersen tanır Hagi’yi. Bırak Hagi’yi Mısır’da Türk olduğunu öğrendikleri zaman hemen başlıyolar yavaş yavaş Hasan Şaş demeye. Burnumuzun dibindeki komşumuz Yunanistan’ın başkentinde yaşayan birine Alex’in resmini göstersen “kim bu şopar Robinson’un Cuma’sı mı?” diye sorarlar. Biz ne yapıyoruz bu Alex için? Heykeller dikiyoruz, uğurlama törenleri düzenliyoruz. Hem de ne zaman? Milli Takım’ın en hayati maçlarından birini oynayacağı saatlerde. Hem de o Alex’in top koşturduğu Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda oynanacak, belki de Brezilya yolunda kaderimizi çizecek, Milli Takımın tarihinin en önemli maçıyla aynı saatlerde. Otobüs kaldırıyor Aziz Yıldırım. Bana biri bunun ne demek olduğunu anlatsın. Fenerbahçe taraftarı milli maça gitmiyor havaalanına gidiyor düşünebiliyor musunuz? Türkiye mi Alex mi diye soruyorsunuz Alex diyor Aziz Yıldırım. "Kendi sahanızda Milli Takım’ı seyretme şerefine erişmek umurunuzda olmasın, gelin Alex’i yolcu edelim ey Fenerbahçeliler" diyor Aziz Yıldırım. Volkanmış,  Gökhan Gönülmüş, Canermiş, Mehmet Topalmış.. "O milli formayı terleten diğer Fenerbahçeliler'in de canı cehenneme" diyor Aziz Yıldırım Alex için otobüs kaldırarak.

Ordu’daki yenilgiden sonra TT Arena’da son dakikada kaçan bir üç puan. Melo isteksiz. Elmander formsuz buna rağmen hep oyunda ve Baros yedek. Hamit tanınacak halde değil. Galatasaray’da neler oluyor?
Abdullah Avcı dinamiti yerleştirdi, Fenerli medya da fitili ateşledi, işte sonuç. Bütün futbolcular tedirgin. Ya biz de Selçuk İnan gibi Fenerli medyanın diline düşersek diye tedirgin Galatasaray topçusu. Hata yapmaktan korkuyorlar çünkü. Bir tanesi yanlış bir pas verse hoca da onu oyundan alsa başlayacak Fenerli medya. Mehmet ile Fatih’in arası açık, Fatih Ahmet'i sildi diye yazmaya başlayacak. Taraftarın attığı twitler çarşaf çarşaf yer alacak sütunlarda. Futbolcuların saha içindeki olmayan konuşmaları olmuş gibi fotoroman olarak verilecek internet sitelerinde. Medyamız bu. Kumandası da Aziz Yıldırım’ın elinde. Metris’teyken de Ali’nin elindeydi. Güçlü adıyla, güçlü markalarıyla reklam tehditleriyle parmağında oynatıyodu Ali medayı. Çok konuştum Rahmi’yle Nazenin’in güvertesinde. "Sana zarar veriyor, soyadına zarar veriyor bu oğlan" dedim de anca ikna ettim Rahmi’yi. Ama hala Aziz’in locasında hala yanıbaşında Ali. Medyaya gözdağı vermeye devam ediyorlar. Son dakikada berabere kaldı diyoruz ama hangi golle berabere kaldı Galatasaray? Üç kez kaleciden dönen topta hem de üç kez ofsayttan yediği golle. Dördüncüde de gol oldu artık. Hakemle birllikte attı Eskişehir adeta. İlker Meral’in araya girip Muslera’yı tutmadığı kaldı neredeyse gol olsun diye. Bundan iki satır bahseden gazete var mı? Bunu üç saniye konuşan televizyon var mı? Böyle bir şey olabilir mi? Tercüman Samet Beşer Esad’ın önüne geçiyor düşünebiliyor musunuz? Bana bunun birisi anlatsın... Bir tercümanın ülke gündemine "son dakika" diye düşmesini bana biri anlatsın. Aziz Yıldırım almış medyayı kucağına hoplatıyor. Omzundan alıp dizine, oradan da bacak arasından döndürüp ayak içiyle sektiriyor. MHK’yi de ensesine almış şınav çekiyor Aziz Yıldırım. Bu sene şampiyon Fenerbahçe. Bu korkutulmuş hakemlerle şimdiden kutlu olsun Fenerbahçe’nin şampiyonluğu. CAS davasının geri çekilmesinin karşılığı bu. Platini; "davayı çekersen önümüzdeki sene şampiyon sensin" dedi Aziz Yıldırım’a. Demirören’e de; "Fenerbahçe şampiyon olmazsa 2020’yi size vermem" dedi, pazarlıklar tamamlandı. Herşey ortada. Vah zavallı Türk futbolu.

Beşiktaş kan kaybetmeye devam ediyor. Üç maç ve üç yenilgi. Quaresma ile yolları tekrar birleştirdiler.
Ya çok zevsiz, çok renksiz bir konu bu. Hem ben Beşiktaş’ın başkanını şahsen tanımıyorum ki. Burada adıyla bahsedemedikten sonra ne yapayım ben öyle başkanı. Fikret şöyle arkadaşımdır, Fikret böyle iyidir, Fikret’in çiftliğinde keyifli bir gün geçirdim, diyemedikten sonra ne yapayım ben Beşiktaş’ı.  

1 yorum: